‘Türkiye nükleer felaketin güçlü adayı’ | SONSÖZ MERSİN
     
 
 
 
 
 

‘Türkiye nükleer felaketin güçlü adayı’



 

Haber Merkezi

 

Dünya genelinde nükleer santral projelerinin artması planlanırken Türkiye’de inşası süren Akkuyu NGS ile ilgili tehlike de yaklaşıyor. Evrensel Gazetesinden Mahsun Kılıç, nükleer enerjinin uluslararası boyutunu ve Akkuyu Nükleer Santralini Nükleersiz.org Koordinatörü, Bağımsız Araştırmacı Dr. Pınar Demircan ile konuştu. Demircan, “Nükleer Endüstri Durum Raporuna göre bugün kurulu ticari reaktör sayısı 416 ve elde edilen elektriğin küresel payı da yüzde 9,2. Yani nükleer enerji tarihte görülmemiş düzeyde bir düşüş içinde. Dolaysıyla nükleer reaktörlerin kurulu güç kapasitesinin 3 kat artırılması için COP28’de girişimlerde bulunulmasına şaşmamalı, bu planlarının arkasında nükleer endüstri sermayesinin yeni pazarlara kavuşturulması hedefleri yer alıyor” ifadelerinde bulundu.

 

"İŞÇILER KÖTÜ YAŞAM KOŞULLARINA MAHKUM EDİLECEK"

2018 yılında inşasına başlanan Akkuyu NGS’nin, temelindeki çatlaklardan iş cinayetlerine patlamalardan geçici işçilerin ücretlerinin ödenmemesine kadar birçok sorunla gündeme geldiğini hatırlatan Dr. Demircan, “Azami güvenlik gerektiren nükleer santrallerin inşa süreçlerinde eşi benzeri duyulmamış bu vakaların Akkuyu NGS’de yaşanması şirket yönetiminin nasıl bir yaklaşım içinde olduğunu aslında net olarak gösteriyor” dedi.

Akkuyu NGS şantiye bölgesinde 2019 yılında 2 bin olan işçi nüfusunun bugün 30 bine kadar çıktığına işaret eden Demircan, “NGS’nin inşa sürecinin Rusya-Ukrayna arasındaki savaşın artan maliyetleri nedeniyle daha da uzaması ve bu gecikmenin taşeron işçi nüfusunda artış yapılarak kapatılmak istenmesi de altyapısı olmayan şantiye kampüsünün bugün artık bir ilçe nüfusunu barındırdığı anlamına geliyor” dedi.

Demircan, “Ne var ki işçilerin gittikçe kötüleşen çalışma koşullarının işçi nüfusunun 10-15 kat artmasıyla kötü yaşam koşullarına dönüştüğünü söyleyebiliriz. Bu durum yıl sonuna kadar operasyona başlanacağı ifade edilen birinci reaktörün çalışma ve yaşama koşulları sorunlu durumdaki işçilerin çalıştırıldığı, şeffaflıktan uzak yönetim anlayışının hâkim olduğu koşullarda işletileceği anlamını taşıyor” diyerek tehlikeye dikkat çekti.

 

"TÜRKİYE NÜKLEER FELAKETİN GÜÇLÜ ADAYI"

Japonya’da 9 büyüklüğündeki depremin ardından başlayan Fukişima felaketini hatırlatan Demircan, “Türkiye’nin bir deprem ülkesi olması da Akkuyu NGS’yi daha fazla dert edinmeyi gerektiren nedenlerden. Özellikle Akkuyu NGS’nin sahibi ve işletmecisi Rusya’nın geçmiş inşaat faaliyetlerinde depremsellik tecrübesinin olmaması yeterince sorunken bu durum deprem ülkesi olan Türkiye’yi bir sonraki nükleer felaketin güçlü bir adayı konumuna getiriyor” şeklinde konuştu.

 

Akkuyu NGS sahasına 25 km uzaklıktaki Ecemiş fayı olduğunu belirten Demircan, “Kıbrıs Dalma Batma Kuşağı, Namrun Fayı, Tuz Gölü Fayı gibi etkin kuşakların etkilerine açıklığı da santralle ilgili soru işaretleri barındırıyor. Bununla beraber içeriği ‘güvenlik’ gerekçesiyle saklanan “Akkuyu NGS için Saha Parametreleri Raporu”nun değerlendirme sürecinde baz alınan Uluslararası Atom Enerjisi Ajansının (IAEA) ‘Nükleer Tesislerin İnşaat Sahasındaki Deprem Tehlikesinin Değerlendirilmesi İçin Özel Güvenlik Rehberi’nde 200-400 kilometre mesafedeki fay hatlarının dikkate alınması yönündeki öneriler var ki bunlar uzak mesafedeki fayların potansiyel etkisine işaret etmekte” dedi. Demircan depremsellik çalışmalarının meslek odaları ve bilim insanlarıyla paylaşılmamasının sivil toplumun dışlanmasına örnek teşkil ettiğini belirtti. 

 

AKKUYU HÜKÜMET PROJESİ

Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçilmesiyle Akkuyu NGS’nin inşasına başlandığını hatırlatarak “Cumhurbaşkanlığı sistemine geçilmesinin Akkuyu NGS’yi inşa aşamasına getirdiğini söylemek yanlış olmaz” diyen Demircan Akkuyu NGS’nin bir hükümet projesi olduğunu ve teşviklerle ilerletildiğini ifade etti.  Fukuşima nükleer felaketinin yaşanmasından 1 ay sonra nükleer karşıtlarının organizasyonuyla Mersin kent merkezinden Akkuyu’ya kadar 1 milyon kişinin 159 km’lik insan zinciri kurduğunu ifade eden Demircan, “O dönemde yapılan kamuoyu araştırmaları nükleer karşıtlığının en az yüzde 70 düzeyinde olduğunu ortaya koymuştur, normal şartlarda Akkuyu NGS’nin toplumsal karşılığı yoktur, fakat Gezi eylemleri itibariyle toplumsal müdahalelerin artmasıyla toplumsal değişme de hızlanmıştır” dedi.

 

FUKİŞİMA NÜKLEER SANTRALİ HASTALIK BESLİYOR

Fukuşima nükleer santralinde biriktirilerek miktarı 1 milyon 350 bin tona ulaşan radyoaktif suyun arıtıldığı iddiasıyla denize boşaltılmasının radyoaktivitenin besin zincire girmesi halinde alerjik hastalıklardan kansere kadar farklı hastalıkları tetikleyebileceğini belirten Demircan, bu suyun kaynağını üç reaktörde tam erimeye uğrayarak yağmur suyu, deniz suyu ve yer altı suyunun reaktör alanına dolmasının oluşturduğunu açıklıyor. Nükleer felaketin müsebbibi Japonya ile Uluslararası Atom Enerjisi Ajansının (IAEA) sivil toplumun itirazlarını yok sayarak dünyayı radyoaktiviteye maruz bıraktığını söyledi.

 

BİYOLOJİK ETKİSİ YÜZLERCE YIL SÜREBİLECEK

Demircan, “Radyoaktif suyun okyanusa boşaltılmaması için mücadele eden sivil toplumun girişimleri yetersiz kalmıştır. Oysa Fukuşima nükleer santralinin işletmecisi olan Tokyo Elektrik Şirketi (TEPCO) kayıtlarına göre biriktirilen radyoaktif suda karbon 14, stronsiyum 90 ve iyot 129 gibi kanser ve türev hastalıklara yol açan, biyolojik etkisi yüzlerce yıl sürebilecek 62 radyoaktif izotopun yeniden arıtmadan geçirilmesi TEPCO kayıtlarında da yer alıyor” dedi.

 

ALERJİK HASTALIKLAR VE KANSER OLUŞUMU UYARISI

Normal şartlarda reaktörlerden atık suyun denize boşaltıldığını savunan iddialara istinaden Demircan, “Nükleer santrallerden standartlara ve limitlere uyularak denize boşaltıldığı iddia edilen atık suda denizde çözünmeyen ve 12,3 yıllık yarılanma ömrüyle tirityum bulunuyor. Bu izotopun besin zincirine karışması 123 yıl boyunca alerjik hastalıklardan kanser oluşumuna uzanan bir yelpazede etkili olması anlamına geliyor. Yani sadece Fukuşima değil bütün dünya genelinde karşı çıkılması gereken bir durum ki Japonya’da okyanusa yoğun bir boşaltım faaliyeti söz konusu” ifadelerini kullandı.

 

"416 REAKTÖRDEN YÜZDE 9.2 ELEKTRİK ÜRETİMİ YAPILIYOR"

Dünya nükleer endüstri durum raporuna göre 416 reaktörden elde edilen elektiriğin yüzde 9.2’ye düştüğünü söyleyen Demircan, “Bilindiği gibi sermaye yoğun teknoloji olan nükleer santrallerin yaygınlaşması için yıllardır bilimi de araçsallaştırmaya çalışıyor. COP 28 sonrasında kurulu nükleer reaktör kapasitesinin üç katına çıkarılması yönündeki girişimlerin hayata geçirilmesi tesadüf değil. Dünya nükleer endüstri durum raporuna göre 416 reaktörden elde edilen elektriğin küresel payı düştü. Bu da üretim maliyeti artmaya devam ederken kapasitesinin 3 kat artırılma önerisinin arkasında, nükleer endüstri sermayesinin yeni pazarlara kavuşturulması hedefleniyor” diye konuştu.

   
   

Yorum Ekle comment Yorumlar (0)

Yapılan yorumlarda IP Bilgileriniz kayıt altına alınmaktadır..!

  SOZ SÖZ GAZETESİ
 

  HABER ARAMA
 
  

  SON SÖZ SPOR
 


  BİK İLANLAR
 


  SOSYAL MEDYA
 

  NÖBETÇİ ECZANELER


 
 

 




sanalbasin.com üyesidir

 
         
ANASAYFA HABER ARŞİVİ KÜNYE İLETİŞİM GİZLİLİK İLKELERİ

 
Siteden yararlanırken gizlilik ilkelerini okumanızı tavsiye ederiz.
sonsozmersin.com © Copyright 2019-2024 Tüm hakları saklıdır. İzinsiz ve kaynak gösterilemeden yayınlanamaz, kopyalanamaz, kullanılamaz.

URA MEDYA