YUSUFCAN GÜDÜK

Emek Partisi (EMEP) Mersin İl Örgütü, 31 Mart Mahalli İdareler seçimlerine bir ay kala aday tanıtım toplantısı düzenleyerek destek istedi.

Toroslar’da belediye başkanlığına İmdat Dağ'ı, belediye meclis üyeliğine Kamer Doğan'ı Mersin’de sadece Tarsus'ta Bedriye Taşçı'yı, Akdeniz'de Halil Kara'yı, Yenişehir'de Mahsum Kılıç'ı, Mezitli'de Mustafa Kılıç ve Rıza Bay'ı ve Silifke'de Dilber Karahan'ı belediye meclis üyeliklerine aday gösteren EMEP, büyükşehir ve diğer ilçeler için ise aday çıkarmadı.

‘HALK GÜÇLERİNİN EN GENİŞ BİRLİĞİNİ OLUŞTURMAYA ÇALIŞTIK’

EMEP Mersin İl Başkanı Sedat Başkavak, yaptığı açıklamada, seçim kurullarının 1 Mart itibariyle seçim bölgelerinde kesinleşmiş aday listelerini oy pusulası olarak basılmak üzere Yüksek Seçim Kurulu’na göndereceğini anımsattı.

“43 ilde 16 büyükşehirde, yüzlerce ilçede seçime giren partimiz, ilimiz Mersin'de de kendi adaylarıyla seçime giriyor” diyen Başkavak, “Partimiz ülke geneli yerel seçimlerde halk güçlerinin en geniş birliğini oluşturmak üzere çaba sarf etti.

Seçimleri sadece partiler ittifakı değil emek demokrasi güçlerinin ittifakı ve mücadele birliği olarak ele aldık. Ve her seçim bölgesinde bunun oluşması için başta emek, barış, demokrasi mücadelesinde birlikte yan yana, omuz omuza yürüdüğümüz partiler olmak üzere sendika ve odalar gibi emek meslek örgütleri, yöre dernekleri, çevre örgütlerinden oluşacak en geniş birliği oluşturmak üzere çaba sarf ettik, uzun mesailer harcadık.

“KENDİMİZE DEĞİL, KENTİMİZE İLİŞKİN TÜM ÇABALARIMIZ KARŞILIKSIZ KALDI”

Kendimize değil, kentimize ilişkin tüm çabalarımız karşılıksız kaldı. Estirilen tabloya bakarsanız "kent uzlaşısı sağlandı" lafları havada uçuşuyor. Bir kent uzlaşısı varsa biz neden göremiyoruz. Şehrin emek demokrasi güçleri neden bunun içinde yok. Iki partinin kendi arasındaki ittifakı kent uzlaşısı diye yansıtılmakta ve şehrin emek demokrasi güçlerine de sadece 31 Martta gidip oy verme görevi bırakılmaktadır. Bu aynı zamanda bizim gibi partiler açısından politikasız kalma durumudur. Gelinen nokta da politikasız kalamayacağımız gibi işçi emekçi kitlelerin önüne bir alternatif koymak üzere kendi adaylarımızla seçimlere giriyoruz” dedi.

“BELEDİYELERİ, DENETİMDEN UZAK, KAPISINDAN GİRİLEMEYEN YERLER HALİNE GETİRİLMEK İSTİYORLAR”

Partinin bu seçimlerde burjuva siyasi partilerden farkını ortaya koymak üzere bir kaç başlık üzerinden seçim çalışması yürüteceğinin de altını çizen Başkan Sedat Başkavak, bunlardan birincisinin; ‘Nasıl bir yerel yönetim istiyoruz?’ başlığı olduğunu vurguladı. Belediyelerin, halkın yönetimi ve denetiminden uzaklaştırmanın yanı sıra kapısından girilemeyen yerler haline getirilmek istendiğini aktaran Başkavak, “Nereye ne yapılacak, bütçe nasıl planlanacak, hangi hizmet için hangi sıralama ve harcama ile yapılacak. Halk karar vermelidir.

Kaynaklar kimin hizmeti için ayrılacak. Şeffaf yönetim, şeffaf bütçe ve harcamalar halka açık olmalıdır. Tüm bunlarda halkın katılımı, denetimi ve kararı olmalıdır.

HALK MECLİSLERİNE İHTİYAÇ VAR

Yerel demokrasiyi geliştirmek, belediye yönetiminde halkın söz ve karar sahibi olmasını garantiye almanın bir aracı Halk Meclisleridir.

Halk Meclisleri; Tüm sokaklarda, demokratik tarzda seçilecek mahalle temsilcileri, tüm mahalle muhtarları, belediye sınırları içindeki tüm işçi ve memur sendikalarının başkan ve temsilcileri, emekli işçi ve memurların sendika veya dernek temsilcileri, oda temsilcileri (Esnaf odası, TMMOB, TTB vs), yöre ve köy dernekleri temsilcileri, çevre örgütleri temsilcileri, kültür sanat ve spor kuruluşları temsilcilerinden oluşmalıdır.

Halk kendi geleceğine kendisi karar vermelidir Halk meclislerinin kararlan, belediye meclislerince öncelikle gündeme alınıp karara bağlanmalıdır.

SOSYAL BELEDİYECİLİK NASIL OLMALI?

İkincisi; sosyal belediyecilik uygulamalarıdır. Kar getirmediği için, belediyelerin sağlık, eğitim, ulaşım, beslenme, ısınma, konut, sosyal yardım ve kültür harcamaları kısıtlanmamalıdır. Belediyeler, ulaşım ve suyun ucuz hatta yoksul emekçi ailelerine ihtiyacı kadar ücretsiz verilmesini, açılacak kreşler ve yaşlı bakım evleri ile kadınları eve hapseden çocuk ve yaşlı bakımının toplumsallaştırılmasını, işsizlik, uyuşturucu bağımlılığı ve mafya çetelerinin cenderesinde olan gençlerimize meslek edindirme kursları, spor ve sağlık merkezleri, kültürel ve sanatsal gelişim olanaklarının sağlanmasını, kadının tam hak eşitliğinin sağlanması için yerel yönetimlerde söz ve yetki sahibi olması, tüm karar alma ve denetleme mekanizmalarında varlığı garanti altına alınmasını, kentleri sermaye için cennete, halk için cehenneme çeviren ekolojik talana ve tahribata yol açan tüm uygulamaların durdurulmasını, engelliler için tüm engellerin kaldırıldığı bir kent yaşamının oluşturulmasını, bu hizmetlerin halka nitelikli ve eşit bir şekilde ulaştırılması ve erişimini garantiye alınmasını savunmaktadır.

DEPREME DİRENÇLİ KENTLER OLUŞTURULMALI

Üçüncüsü; Olası bir deprem karşısında depreme dirençli kentler oluşturulmasını konuşacağız.

Depremde on binlerce insanımız enkazların altında bağıra bağıra öldüler. Bizler Mersin'de günlerce evlere giremedik ama depreme ilişkin önlem yok. Kentimizde 100 binadan 13'ü 1985 öncesi, 45'i de 2005 öncesi yapılmış. Kent merkezinde 2-9 metre kıyıya yakın yerlerde 2 ile 4 metre arasında tuzlanma oranı yüksek su çıktığı ve bunun da binalarda korozyon direncinin düşürdüğü tespit edilmektedir. 2. Çevre yolu ile deniz arasındaki alanın sıvılaşma potansiyelinin yüksekliğine dikkat çekiliyor. Zemin durumuna göre riskli bölgelerde 86075 bağımsız bölümde 236 binin üzerinde insanın yaşadığı ve bu rakamın şehrin % 20'si olduğu belirtilmektedir.

Göç bölgesi olan ilimizde pek çok mahalle risk altında ama depreme ve deprem dirençli kentlere ilişkin alınan bir önlem yok.

“BELEDİYELERİ TEK ADAMLARIN MI YOKSA HALKIN MI YÖNETECEĞİNİ OYLAYACAĞIZ”

Hal böyle olunca başkan değil geleceğimizi oylamış olacağız. O nedenle de Emek partisi olarak diyoruz ki; Barış ve kardeşlik Mersin Halkının yaşam tarzıdır. Yerel seçimlerde de düşmanlığı değil kardeşliği, kutuplaşma ve betonlaşmayı değil insanca yaşamı, çocuklarımıza nasıl bir şehir bırakacağımızın derdini oylayacağız. Belediyeleri tek adamların mı yoksa halkın mı yöneteceğini oylayacağız. Şirketleşerek kâr peşinde koşan belediyecilik değil halkın ihtiyaçlarını esas alan belediyeciliği oylayacağız. Tarım alanlarını imara açarak her yeri betona boğan anlayışı değil zeytinliklerin ve narenciye bahçelerinin korunmasını oylayacağız. Kadınları eve hapseden yaşlı ve çocuk bakımı karşısında her emekçi ailesinin çocuğunu bırakacağı kreş ve yaşlı bakım evlerini oylayacağız.

Konser var dinle, maç var izle diyen belediyecilik anlayışı karşısında sanatı da, sporu da izlemelik değil katılarak içinde olacak hale getirecek halkçı belediyeciliği oylayacağız. Talana ve tahribata dayalı belediyecilik anlayışı karşısında ekolojik dengeyi koruyan, çevrenin talan ve tahribine engel olacak belediyeciliği oylayacağız. Olası bir depremde bağıra bağıra ölmek yerine başta deprem dirençli kentler oluşturmak üzere önlem alacak bir yerel yönetimi oylayacağız. Ekonomik krizin yüküne, İşçisizliğe ve yoksulluğa karşı kimsenin gündüzleri işsiz gezmediği geceleri yatağa aç girmediği bir ülkeyi oylayacağız.

Oyumuzu kendimize, kendi geleceğimize verelim. Kentimize de geleceğimize de sahip çıkalım. Yönetiminde halkın söz ve karar sahibi olduğu belediyeleri birlikte kazanalım. Yağmaya, rantçılığa, doğanın talanına, kentteki yıkıma, emeğin sömürüsüne ve tarımın bitirilmesine karşı; halkçı, emekten yana demokratik yerel yönetimler için mücadele edelim.

Oylar Emek Partisine diyoruz” şeklinde konuştu.