Hediye Eroğlu
Doğayı katletmeye yönelik maden ve mermer ocakları ile başı dertte olan Mersin’in Anamur ilçesine birde jeotermal sondaj şoku geldi. Öz Şimşek Jeotermal Enerji Sistemleri Şti. Mersin’in Anamur ilçesi Bozdoğan Köyünde Jeotermal Kaynak Arama Projesini hayata geçirmek geçen iki yıl önce harekete geçti. Ruhsat sahasının tamamı Bozdoğan Mahallesini kapsayan hatta bir kısmı Çarıklar, Çeltikçi Mahallesini de içerisine alan bölgede sondaj çalışması yapılacak sahalar 1. derece doğal sit alanı ile 1. derece arkeolojik sit alanlarına komşu olması nedeniyle tepki çekti.
YERLEŞİM YERLERİNE, ORMANA TEHDİT!
Anamur Belediyesi daha önce projeye karşı çıkma gerekçesine dair Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğüne gönderdiği yazıda projenin tehlikelerine başlıklar halinde dikkat çekmişti.
Yazısında; poligon 3 nolu sondaj sahasının köy yerleşik alanı sınırına yaklaşık 150 metre olduğunu işaret eden Anamur Belediyesi ayrıca sahanın, tarımsal arazilerin ortasında kaldığını, orman alanına çok yakın olduğunu ve de yakın mesafede yerleşim bulunduğunu vurgulamıştı.
Belediye ayrıca poligon 2 nolu sondaj sahasının da köy yerleşik alanı içinde kaldığını, saha bölgesinde yerleşimin ve tarım faaliyetlerin devam ettiğini, poligon 1 nolu sahanın ise 1/1000 Ölçekli Uygulama İmar planı kapsamında kaldığı ve 1. Derece Doğal Sit alanı kapsamında kaldığını belirtmişti.
DOĞA, KÜLTÜR VE TURİZMİ OLUMSUZ ETKİLEYECEK
Anamur Belediyesi olumsuz görüş verdiği projeye dair, “Bozdoğan Mahallesi genel anlamda turistlik ve de doğal yaşam alanı olarak önemli yerlerden olup, Mahalle içerisinde Kültürel Miras olan Mamure kalesi, Tabiatı korunan 1 . Derece Doğal Sit Alanı v e Mahallenin en doğusunda bulunan Pullu Tabiat Parkı bulunmaktadır. Yukarıda yazılı olan durumlar göz önüne alındığı taktirde yapılması planlanan jeotermal sondaj çalışmasının ilçemiz doğa, kültür ve turizm açısında olumsuz yönde etkileyeceği, sondaj sahası içerisinde evleri bulunan halkımızın rahatsız olacağı ve tarımı olumsuz etkileyeceği görüşü ile ilgili proje ve araştırma çalışması kurumumuzca uygun görülmemektedir” ifadelerine yer verilmişti.
KÖYLÜLER EYLEM YAPTI, ŞİRKET GELEMEDİ
Alanya merkezli Öz Şimşek Jeotermal Şirketi’nin kazı çalışmalarına başlaması doğa katliamına neden olacağı gerekçesiyle köylülerce protesto edildi. Sabah saatlerinde kazının yapılacağı alanda bir araya gelen köylülere Anamur Ziraat Odası ile çeşitli siyasi parti, dernek ve sivil toplum kuruluşu temsilcisi de destek verdi.
Dere yatağı olan sahada iş makinaları kazı yapmak isteyen şirket köylülerin tepki göstermesi üzerine çalışmalar başlamadan durduruldu.
KÖYLÜ DERDİNİ VALİYE ANLATTI
Bu gelişmeler üzerine köylüler bilgilendirme toplantıları yaparak Ziraat Odası, Ticaret ve Sanayi Odası ve ilçenin önde gelen dinamikleri ile bir araya gelerek, güç birliği oluşturdu. Yapılan toplantılar kapsamında konuyu Mersin Valiliği’ne taşıma kararı alan köylüler, Vali Ali Hamza Pehlivan ile bizzat görüşerek dertlerini anlatmak için harekete geçti. Valilikten görüşme için randevu talep eden köylüler, Mersin’e gelerek dertlerini bizzat Vali Pehlivan ile görüştü. Görüşmenin olumlu geçtiği, köylülerin mücadeleyi sürdürme kararı aldığı öğrenildi.
KÖYLÜ YARGIYA GİTTİ
Ziraat Odası, Ticaret ve Sanayi Odası ve ilçenin önde gelen dinamikleri ile bir araya gelen yöre halkı jeotermal arama çalışmalarını engellemek için yargıya gitme kararı aldı.
Bozdoğan Jeotermal Sondaj ÇED raporunun iptali için Mersin Çevre ve Doğa Derneği (MERÇED) ile Anamur Ziraat Odası ve 36 yöre sakinin açtığı davanın dilekçesinde; ÇED raporunun yanı sıra raporu esas alan kararın, bilime ve hukuka açıkça aykırı olması ve projenin hayata geçirilmesi durumunda telafisi imkansız zararların doğacağına dikkat çekildi.
Dilekçede ayrıca, Mersin Valiliği tarafından verilen ‘Çevresel Etki Değerlendirmesi Gerekli Değildir’ kararının yürütmenin durdurulmasına itiraz edildiği anımsatılarak, “Her ne kadar enerji yatımları için istisnalar olsa da dava konusu sondaj alanı; tarımsal üretim potansiyeli ve ekolojisi mükemmel olan kuzeyi dağlık alanlar, güneyi ise Akdeniz ile sınırlı olan kapalı tarım havzası şeklinde ekolojik tarımsal bütünlük içindedir. Bu havzada jeotermal sondajların kurulması tarımsal bütünlüğün bozulmasına neden olacaktır. Sondaj alanını sadece sondajların açılmasının planlandığı alan ile sınırlı düşünmeyip, sondaj alanları ile çevresindeki tarımsal yapıyı bir bütün olarak düşünmek gerekmektedir.
SU KAYNAKLARI KİRLENECEK, TARIMSAL FAALİYET ZARAR GÖRECEK
Sondajların açılmak istendiği alanın hemen güneyinde Anamur Ovası havza ekolojisi itibariyle ülkemizin özellikle muz ve çilek üretiminin yapıldığı en önemli ve büyük üretim alanlarından biri konumundadır. Muz ve çilek tarımının yapıldığı bölgede özellikle su çok önemlidir. Zeytin her ne kadar susuzluğa dayanıklı bir ağaç türü olsa da muz ve çilek mutlak suretle suya ihtiyaç duymaktadır ve davaya konu JES’in faaliyete geçmesi halinde, su kaynaklarının kirlenmesinin ve yer değiştirmesinin kaçınılmaz olması nedeniyle bölgedeki tarımsal faaliyet büyük ölçüde zarar görecek, gerçek kişi müvekkillerim ile birlikte tüm yöre halkı gelir kaybına uğrayacaktır.
KIBRIS’A SU TAŞIYAN BORULAR ZARAR GÖREBİLİR
Bunun yanı sıra, poligon 2 alanı Kıbrıs Adası’na su sağlayan barajda toplanan suyu taşıyan borulara yaklaşık 200 metre mesafededir. JES’in inşası ve sondaj çalışmaları sırasında boruların zarar görme ihtimali bulunmaktadır. ÇED raporunda bu konuda ve ruhsat sahası ile poligon alanlarının inşası süren kapalı devre sulama kanallarının da yakınında olmasıyla ilgili bir tespit ve değerlendirme yoktur. Yine, sondaj yapılacak poligon 2 alanı, hali hazırda tarımsal amaçlı kullanılan sulama kanalına da yaklaşık 700-800 metre mesafededir. Son yıllarda şiddetini gittikçe arttıran iklim ve gıda krizi ile kuraklık nedeniyle su kaynaklarının ve tarım alanlarının tam ortasında hem de arkeolojik ve doğala sit alanlarının hemen kıyısında böylesine bir kirli projeye izin verilmiş olması, sadece bilime değil, akla da aykırıdır.
DOĞAYA VE İNSANA ZARARLI ZEHİRLİ GAZLAR HAVAYA, SUYA, TOPRAĞA KAVUŞACAK
Sondajlar ile kuyuların açılması sürecinde ve faaliyete başlanması halinde, santralden doğaya ve insana zararlı bor, arsenik, kurşun, sülfürük asit vb kimyasal maddelerin, ağır metallerin, radyoaktif, maddelerin, zehirli gazlar ile çeşitli tuzlar barındıran akışkanların, normal faaliyet sırasında ve olası bir kaza sonrasında yeraltı ve yüzey sularına, toprağa, havaya karışması kaçınılmazdır. Ancak olası bu tehlikelerden ve tehlikenin gerçekleşmesi halinde alınacak önlemlerden raporda bahsedilmemiştir.
Böylesine bir durumda, yüksek oranda tuzluluk, alkalilik, arsenik, bor ve radyoaktif maddeler içeren jeotermal akışkanlar, önce toprağı, ardından sulamada ve içme suyu olarak kullanılan yeraltı suları ile yüzey sularını kirletecek ve kirlilik çok yakın mesafede olan denize kadar ulaşacaktır. Böylece denizel canlılığı ve koruma altındaki Akdeniz Fokları ve deniz kaplumbağaları ile denizdeki diğer balıkların yaşamını da tehlikeye sokacaktır. Bu durumlarla ilgili olarak da raporda herhangi bir herhangi açıklama ve değerlendirme bulunmamaktadır. Sonuçta, JES’in faaliyete geçmesi halinde, etki sahasında kalan geniş bir bölgede yaşayan halkın ve doğadaki canlıların yaşamı tehlike altında olacaktır. Aynı zamanda ovadaki toprakların, su kaynaklarının kirlenmesi tarımsal üretimin de bitmesine neden olacaktır. Sondaj kuyularının açılması ve JES’in faaliyete geçmesi halinde, çok geniş bir bölgede doğa da olumsuz etkilenecek ve gittikçe artan ölçüde ‘ekolojik yıkım ve habitat tahribatı’ da gerçekleşecektir. Mahkemenizce yürütmeyi durdurma kararı verilmemesi halinde, bu yıkım ve tahribat daha da artacaktır.
KORUMA ALANLARI TESPİT EDİLMEMİŞ
Ayrıca ÇED raporunda proje sahasında korunması gerekli alanların olup olmadığına ilişkin tespitler yapılmamıştır. Oysa ÇED Yönetmeliği’nin eklerinde açıkça belirtildiği üzere ülkemizdeki çevre mevzuatı uyarınca korunması gerekli alanlar aşağıda belirtilmiş olup; tüm ÇED süreçlerinde bu alanlar yönünden hassas bir değerlendirme yapılma zorunluluğu vardır.
KOPYALA YAPIŞTIR YÖNTEMİYLE DERLEME YAPILMIŞ
Davaya konu ‘ÇED Gerekli Değildir’ kararında ve karara dayanak olan raporda böylesine bir değerlendirme olmadığı, dolayısıyla kararın hukuka aykırı olduğu açıkça ortadadır. Rapordaki, alanla ilgili flora ve fauna çalışmaları da oldukça yetersiz olup, kopyala yapıştır yöntemiyle derlenmiştir. Sadece basit bir literatür taraması yapılarak, taramada bulunan sonuçlar rapora aktarılmış ve sahadaki canlı yaşamını tespit eden detaylı bir inceleme yapılmamıştır” denildi.