Barış Çoban
Mersin Kadın Platformu, Pozcu Koton önünde, İran’da ‘Ahlak Polisi’ tarafından başörtüsünü düzgün takmadığı bahanesiyle başkent Tahran’da işkenceyle tutuklanarak polis karakoluna götürülen ardından ise hastaneye kaldırılan ve hastanede ölüm haberi alınan Mahsa Amini’nin ölümüne tepki gösterdi. Mahsa Amini’nin katilinin Molla rejimi ve erkek devleti olduğu vurgulanan basın açıklamasında, “Hepimiz Mahsu Amini’yiz! İran’dan Türkiye’ye İsyanı büyütüyoruz” yazılı pankart açılırken, kadınlar siyah peçeler taşıdı. Kadınlar açıklamada sık sık, “Erkek adalet değil, gerçek adalet” ve “Jin Jiyan Azadi” sloganları attı. Kadınlar açıklamanın ardından saçlarından bir tutam keserek, Amini’nin saçları göründüğü için katledilmesini protesto etti.
“İRANLI KADINLAR, ERKEK EGEMEN REJİME KARŞI MÜCADELE EDİYOR”
Mersin Kadın Platformu adına açıklamayı okuyan Çiğdem Serin, İran’da bir kadının daha devlet terörü ile hayatını kaybettiğini belirterek, şeriatçılara meydanları dar eden İranlı kadınların iradelerinin kendi iradeleri olduğunu ve mücadelelerinin ortak olduğunu ifade etti.
22 yaşındaki Kürt kadın Mahsa Amini’nin, Molla rejimi tarafından yönetilen İran'da ahlak polisi tarafından başörtüsünü düzgün takmadığı bahanesiyle başkent Tahran’da işkenceyle tutuklandığını söyleyen Serin, “Polis karakoluna götürülen Mahsa, aynı gece hastaneye kaldırıldı ve oradan da ölüm haberi geldi. Sızdırılan raporla, Amini'nin başına aldığı darplar nedeniyle beyin kanaması geçirerek yaşamını yitirdiği kesinleşti. Yani polis tarafından katledildi Mahsa Amini! Mahsa Amini’nin cenaze töreninde kadınlar toplu halde başörtülerini çıkararak mücadelelerini yeni bir boyuta taşıdı. Faşist İran devleti ise Kürt halkının yoğun yaşadığı bölgelerde olmak üzere halkın üzerine ateş açmaya, saldırmaya devam ediyor. İran’da 1979’dan bu yana kadınların başörtüsü dayatması var. Ahlak polisi denilen teşkilat, kadınların ve LGBTİ+’ların başörtülerinden tutun kıyafetlerine ve dahası her türlü davranışlarına kadar karışıyor, ‘İslami kurallara’ uymadıkları gerekçesiyle darp ediyor ve hatta katlediyor. Yıllardan beri İranlı kadınlar, başörtüsü dayatması başta olmak üzere, ‘şeriat kuralları’ adı altında yaşamlarına, yaşam tarzlarına müdahale eden erkek egemenliğine karşı mücadele ediyor. Zorunlu başörtüsüne karşı mücadele, kadınların bir bütün olarak erkek egemen ve kadın düşmanı rejime karşı mücadelesinin bir sembolü olmuş durumda” diye konuştu.
“MAHSA'NIN KATİLİ KADIN DÜŞMANLIĞI ÜRETEN ERKEK EGEMEN SİSTEMDİR”
Dünyayı yerinden oynatan kadınların iktidarlarını sarstığını gören şeriat rejiminin ve polisinin, kadınlara ve mücadelelerine saldırarak kadınları yıldırmaya ve sindirmeye çalıştığını ifade eden Serin, “Ancak, ‘Jin, Jiyan, Azadi’ sloganları ile sokaktan geri adım atmayarak yaşamları pahasına dinci faşizme karşı mücadele eden kadınların direnişi engellenemeyecek!
Mahsa'nın katili kadın düşmanlığı üreten erkek egemen sistemdir. Mahsa’nın direnişi ve mücadelesi biz kadınlar ve LGBTİ+’ların da mücadelesidir. İran'da dinci faşizme karşı mücadele eden kadınlar yalnız değildir!” dedi.
“İRAN’DAKİ FAŞİZM BİZE HİÇ DE YABANCI DEĞİL”
İran’ın kendilerine hiçte yabancı olmadığını vurgulayan Serin, “İran’daki rejimin bir başka biçimi bu ülkede her gün hayatlarımıza, bedenlerimize, özgürlüklerimize saldırıyor. Mahsa’yı katleden erkek devlet şiddeti Türkiye’de sokakta hak arayanları işkenceyle gözaltına alıyor, polis amirleri tarafından kadınlar, LGBTİ+’lar cinsel tacize uğruyor, çıplak aramalarla cinsel şiddete maruz kalıyor. Bu ülkede konserler yasaklanıyor, gazeteciler, sanatçılar tutuklanıyor. Sokak ortasında insanlar öldürülüyor. AKP iktidarının cezasızlık politikalarından cesaret bulan katiller her gün en az bir kadını katlediyor. İran’daki faşizm bize hiç de yabancı değil. Biz bu faşizmi Türkiye'de her gün artan kadın katliamından ve korunan faillerden tanıyoruz! Hala bulunamayan Gülistan Doku'dan ve kaybedilen kadınlardan tanıyoruz! Zindanda katledilen Garibe Gezer'den, failleri aklanan Şule Çet'ten tanıyoruz!
İran'daki faşizm bize hiç yabancı değil. Biz bu faşizmi bugün kendi ülkemizin içinde bulunduğu hukuksuzluktan tanıyoruz. 27 yıldır devlet tarafından ‘kaybedilen’ çocuklarını arayan Cumartesi Anneleri’ne 700. Haftada dün yapılan saldırılardan tanıyoruz. Kayıplarını arayan onlarca insana sistematik olarak saldıran bu erkek iktidardan tanıyoruz.
"YAŞAMLARIMIZI SAVUNMAYA DEVAM EDECEĞİZ"
Tarikatlara yüzünü dönen, dinci gerici kesimlerin istediklerini yerine getirmek için kazanımımız olan İstanbul Sözleşmesi’ni kutsal aile mavralarıyla bir gecede fesh eden bu iktidar, İran’da kadınların mücadele ettiği düzenin Türkiye’deki yüzüdür. Ülkenin en büyük kentinde nefret dolu LGBTİ+ karşıtı miting düzenlenmesine ses çıkarmayan, hatta teşvik eden erkek devletin özgürlüklerimizi bu çürümüş zihniyetlereyem etmesine izin vermiyoruz. Erkek devlet zulmünün karşısında varlığımızla, feminist isyanımızla buradayız. Yaşamlarımıza kast edilen yerde direniş haktır!
Kadınlar ve LGBTİ+’lar dünyanın her yerinde erkek egemen sisteme ve devlet şiddetine karşı özgürlükleri çin direniyor. Dinci politikalar ile irademizi, kimliğimizi, varlığımızı yok sayanlara karşı özgürlüğümüzü savunuyoruz! İran'da ve dünyanın her yerinde faşist iktidarlar karşısında yaşamlarımızı savunmaya, kadın dayanışması ile sınırları yıkmaya devam edeceğiz!
Mahsa'nın her bir saç telini faşizmin boğazına düğüm yapacağız. İran'da mücadele eden Kürt kadınlarının ‘Jin, Jiyan, Azadi’ çığlığını büyüterek katillerden hesap soracağız!” açıklamasında bulundu.
Kadınlar, açıklamanın ardından makasla saçlarından bir tutam keserek, Amini’nin saçları göründüğü için katledilmesini protesto etti.