Haber Merkezi
Anamur ve Bozyazı Ziraat Odası Başkanı Ahmet Şeref Gümüş, muz üreticilerin yaşadığı sıkıntılar ve çözüm önerileri ile ilgili yaptığı açıklamada, ülkede üretilen muzun 2000 yılından önce tüketimin anca yüzde 15 ile 20’ sine yeterken uygulanan politikalar, ithal muza konan vergiler ve yerli muz üretiminin desteklenmesinden dolayı 2020 yılından sonra ülke tüketiminin yüzde 95’ inin karşılar hale geldiğini vurguladı.
2021 yılında yerli muz üretiminin ülke tüketiminin yüzde 100 ünü karşıladığı gibi üretim fazlası da olduğunu anlatan Gümüş, “Yerli muzu ihraç edemeyeceğimize göre üretim fazlasından ve girdi maliyetlerinden kaynaklanan artışlardan dolayı üreticilerimiz üretim maliyetinin altında muz satmaya başlayacaktır. Bu nedenle üretim durma noktasına gelebilir ve üreticilerimizi çok ama çok zor ve sıkıntılı bir süreç bekleyebilir. Bunun için acilen ithalatın durdurulması gerektiğine inanmaktayız” dedi.
“HAVZA MODELİ ORTAYA KONULMALI”
Üreticilerin üretiminin desteklendiği gibi uzun vadede oluşacak piyasa dengesi ve özellikle de arz talep dengesinin korunması gerektiğini anlatan Gümüş, “Bundan önce şaraplık üzümde, yakın tarihte nar bitkisinin başına gelenler 1-2 yıl içinde de muz bitkisinin başına gelecektir. Şöyle ki; 3-5 yıl kar eden bir ürüne hemen tüm üreticilerden yetiştirme isteği olduğu görülmektedir. Önceleri nar ve şaraplık üzümde meydana gelen ve sınırsızca yapılan ekimler ve yatırımlar; arz miktarının ciddi derecede yükselmesi ile talep ve fiyat düşüşü meydana getirmiştir. Ne yazık ki şimdi de muz üretimi çok vahşice yapılmaya başlanmıştır. Devlet acilen havza modelini uygulamaya koymalıdır” şeklinde konuştu.
Muz üretimi yapılacak alanların belirlenerek bu bölgeler dışında üretime izin verilmemesi gerektiğini anlatan Gümüş, şöyle devama etti: “Bu şekilde arz kontrol altına alınmalıdır. Şu anda bir muz serasının tarla hariç sadece yapım maliyeti 180-200 bin TL civarındadır. Yıllık yaklaşık geliri de masraf ve amortismanlar çıktığı zaman 12-15 bin TL arasındadır. Ama kontrol alınmaz ve fiyatlar aşağıya düşmeye başlarsa birçok yeni yatırımcı çok ciddi bir borcun altında ezilecektir ve hali hazırda bu tarımı yapanlar da bu işten ciddi zarar görecektir. Havza modeli gerçekçi bir yaklaşım ile sektördeki paydaşlarla buluşarak acil olarak uygulamaya koyulmalıdır aksi halde küçük aile işletmeleri çok ciddi bedel ödemek zorunda kalacaktır.”
“10 DÖNÜM VE ÜZERİ ARAZİLERE SÜBVANSİYON’LU KREDİ VERİLMEMELİ”
Ülkede muz üretiminin son 5 yıldır hibe destekleri ve sübvansiyonlu kredilerle çok ciddi derecede arttığını vurgulayan Gümüş, küçük aile işletmelerinin ise hibe desteklerinden istifade edemediğini söyledi.
Ülkedeki üretim alanlarının küçük aile işletmelerinin tasarrufundan çıkarak çiftçilik ile ilgisi olmayan sermaye şirketlerinin tekeline geçtiğine dikkat çeken Gümüş “Hibe destekleri ve sübvansiyonlu krediler küçük aile işletmelerine verilmek yerine sermaye şirketlerine verilmekte ve bu uygulama ile küçük aile işletmeleri üretim yapamaz duruma gelmektedir. Hibe destekleri ve sübvansiyonlu krediler 10 dönüm ile sınırlandırılmalı ve 10 dönüm ve üzeri arazilere hibe desteği ve sübvansiyonlu kredi verilmemeli”dedi.
“İRAN VE IRAK GÜMRÜK KAPILARINDAKİ DENETİMLER ARTTIRILMALI”
Mersin Limanındın Irak ve İran’a transit geçiş ile yüklenen muzların İran ve Irak gümrük kapısından geçtikten sonra tekrar taksi ve minibüsler ile vergisiz olarak Türkiye’ye girerek yurdun her tarafına dağıtıldığını belirten Gümüş, “Gümrük kapılarımızdan denetimsiz ve yoğun bir şekilde ülkemize geriye gelen muzlar yerli muz üretimini ve yerli muz üreticisini tehdit etmektedir. Bu konu ile ilgili olarak acilen ve yoğun bir şekilde gümrük kapılarımızdaki denetimlerimiz sıkılaştırılmalı, gerekli tedbirler alınmalı ve gümrük vergisiz muzların ülkemize girişi engellenmeli” şeklinde konuştu.
“HAZİNE ARAZİLERİN KULLANICILARINA VERİLMELİ”
Çiftçilerin yıllardır kullandığı hazine ve 2B arazilerinin hükümet tarafından tarım için satışa çıkartıldığını hatırlatan Gümüş şöyle devam etti: “Kullanıcı çiftçiye ihaleye sende gir deniliyor. Çiftçinin elinde ve cebinde zaten hiç para yoktur ve olmamıştır. Yüksek fiyattan ihale açılıyor. Çiftçinin kullandığı hazine ve 2B arazileri ihale sonunda, sermaye sahiplerinin eline geçiyor. Çiftçinin tarımsal arazileri sermaye sahipleri şirketler tarafından ellerinden alınıyor. Çiftçilerimiz telafisi olmayan sosyal krize neden olan yaşam savaşı ile karşı karşıya kalıyor. Halbuki bu araziler ödenebilecek makul bir fiyatla kullanıcısı olan çiftçilerimize verilse sosyal bir projeye imza atılıp tarım desteklenmiş olacak. Bu konunun da ivedilikle çözüme kavuşması şarttır. Eğer ki bu konu da çözüm olmaz ise, çiftçiler adına yakın bir zamanda sosyal krize neden olan toplumsal patlamalar meydana gelecektir.”
“KÜÇÜK AİLE İŞLETMELERİNE VERİLEN DESTEK ARTTIRILMALIDIR”
2016 yılında dar gelirli üreticilere destek vermek amacı ile 5 dönüme kadar dönüm başına 100 TL Küçük Aile İşletme Desteği ödemesi verildiğini anlatan Gümüş, “Şu anda 2021 yılında olmamıza rağmen küçük ailelere verilen dönüm başı 100 TL destek aynı şekilde devam etmektedir. Dönüm başına ve 5 dönüme kadar verilen bu destek 5 dönümden 10 dönüme çıkarılmalı ve destek miktarı da arttırılmalıdır” diye konuştu.
“TARIMSAL ENERJİ ABONELİKLERİNDE YAŞANAN SORUNLAR ÇÖZÜLMELİ”
Bölgede veraset intikali yapılmamış bir çok hisseli arazide çiftçilerin üretim yapabilmesı için enerjiye ihtiyacı bulunduğunu anlatan Gümüş şunları kaydetti: “Çiftçilerimizin bu arazilerde enerji kullanabilmesi için elektrik abonelerine ihtiyacı vardır. Çiftçilerimizin elektrik aboneleri alabilmeleri için de söz konusu araziler üzerinde hak sahibi olan kişilerin yüzde 51’ inden muhafakatname almaları istenmektedir. Çiftçilerimizin bu araziler üzerinde hak sahibi olan kişilerin yüzde 51’ inden muhafakatname alması adeta imkansızdır. Bu araziler üzerinde tarımsal abone alamayan çiftçilerimiz bu nedenle bu araziler üzerinde üretim yapamamakta ve maddi zorluklar yaşamaktadırlar. Çiftçilerimizin Tarımsal Elektrik Abonesi alabilmeleri için gerekli olan düzenlemelerin bir an önce çiftçilerimiz lehine değiştirilmeli ve çiftçilerimizin yaşadığı bu mağduriyetler bir an önce ortadan kaldırılmalıdır.”