Haber Merkezi
En ufak hatada çevreye ve insanlığın yaşamına etkilerini azaltacak bir teknoloji olmamasına rağmen nükleerde ısrar eden ülkelerden birisi de Türkiye. Nükleeri elektrik enerjisi olarak kullanabilmek için Mersin Akkuyu’da başlatılan nükleer güç santrali inşaatına Mersinli ve Türkiye’nin birçok yerinden bilim insanları karşı. Hali hazırda kullanılan enerji kaynaklarının bile verimli kullanılmıyor olmasına karşın, yapımında ısrar edilen nükleer santrallerden çıkan fazla enerjinin ve nükleer atıkların dünyada nasıl ve nerede yok edileceği ya da değerlendireceği insanlar arasında merak konusu olurken her geçen gün endişeler de artıyor.
Nükleer enerjiyi kullanmak yerine Nicola Tesla’nın vaat ettiği ulaşılabilir ve temiz enerji için manyetik enerjiye geçilmesi gerektiğine değinen Çevre Mühendisi Cihan Ersoy, “Manyetik kuvvetleri kullanarak enerji çevirimi yapabiliyorsak o zaman dünyanın tamamına ve dünyanın sonuna kadar popülasyonunuz ne kadar artarsa artsın ücretsiz, temiz, kullanılabilir, herkese ulaşabilir enerji temin edebilme şansınız var. Sadece ve sadece bakış açımızı değiştirmemiz gerekiyor” dedi.
“ÜRETTİĞİMİZ ENERJİNİN YÜZDE 10’U KAYBOLUYOR”
Konuyla ilgili açıklamalarda bulunan Ersoy, nükleer santraller hakkında insanlığın boyunu çok fazla aştığına değindi. Var olan enerjilerin bile yüzde 100 verim ile kullanılmadığına dikkat çeken Ersoy, “Biz bence insanlık olarak teknolojimizi bir adım sonrası için kurgulamıyoruz. Günlük faydalar için kullanıyoruz. ‘Bu ilerde bir sorun çıkartır mı, çıkartmaz mı? Çıkarttığı sorunları nasıl engelleyebiliriz veya tolere edebiliriz?’ gibi sorularla teknoloji üretmiyoruz. Dönelim gelelim alternatif enerji dediğimiz çok büyük bir kaynak zaten elimizde var. Bizim çevirmiş olduğumuz enerjinin yüzde 10’u hatlarda kayıp olarak gidiyor, bütün dünyada böyle. Biz bu kayıp kaçakları engelleyebilsek dünyanın enerji ihtiyacının yüzde 10’unu buradan sağlamış olacağız. Bu alternatif enerji diyebileceğimiz şeyin argümanı.
ÜRETİLEN ENERJİNİN VERİMİ SADECE YÜZDE 40!
İkincisi kullanmış olduğumuz motor teknolojileri. Kullanmış olduğumuz motorlardan tutunda içten yanmalı yani araçlarımızda kullandığımız motorlar. Bu teknolojilerin daha verimli hale getirilebilmeleri çok elzem bir şey. 1 birim yakıttan sizin elde etmiş olduğunuz mekanik verim 0,4 birimdir. Yani yüzde 40, yüzde 60’ını da atık ısı olarak gazla beraber atarsınız egzozdan. Kullanmış olduğunuz araçtan kullanmış olduğunuz yakıtın yüzde 60’ını atmosfere veriyorsunuz. Bu verimsizliği ortadan kaldırdığımız zaman neler yapabiliriz sorusunu akıllara getiriyor otomatik olarak. Enerji çevirim santrallerin çalışan buhar tribünleri de aynı verimi veriyor. Yani 100 birim buhar üretiyorsunuz iş yapabilecek, bunun 40 birimini kullanabiliyorsunuz. Yakıt olarak nükleer yakıt kullanmanız, fosil kökenli yakıt kullanmanız hiçbir şeyi değiştirmiyor. Hepsinde de verimlilik yüzde 40’ın üzerine çıkarılmadı” sözlerine yer verdi.
“Biz şimdi yeni teknolojileri mi üretmeliyiz yoksa yeni yöntemler mi icat etmeliyiz?” diye soran Ersoy, “İnsanlığın enerji çevirimi kavramını oturup ciddi bir şekilde tartışması gerek. Bence şu anda var olan teknolojileri öncelikle ilerletmemiz gerekiyor. Çevreye ya da ekosisteme zararı olmayacak şekilde kullanabileceğimiz bir sürü yakıt türü var. Etrafımıza baktığımız zaman her şey depolanmış enerjidir. Bu su içinde öyle insanlar içinde cansız varlıklar için de öyle. Bunu nasıl kullanacağımız artık bizim şapkamızı önümüze koyup düşünmemiz gereken bir eleştiri.
NÜKLEERDE YENİ BİR TEHLİKE KAPIDA!
Nükleer enerji için 2 temel reaksiyon olduğunu belirten Ersoy, fisyon ve füzyonun nükleer enerji açığa çıkarılması için kullanıldığını belirtti. Ersoy bu reaksiyonları, “Fisyon; büyük atomun parçalanıp, küçük atomlar olmasına denir. Fisyon; 2 küçük atomun birleştirilip 1 büyük atom oluşturulmasına denir. Güneşteki reaksiyon 2 tane hidrojen atomunun yüksek sıcaklıkta birleşerek devasa bir enerji açığa çıkararak helyum ortaya çıkarmasından oluşur. Bizim uyguladığımız klasik nükleer santraller bunun tersine çalışır. Büyük olan uranyum atomunu enerji vererek parçalarsınız, ondan açığa çıkan enerjiyi ısı enerjisi olarak alıp buhar üretim güç elde etmiş olursunuz” diye açıkladı.
“HOMO NEANDERTALE SIFIR BİR JET VERİP BUNU UÇURMASINI BEKLEMEK GİBİ”
Çin’in ve Fransa’nın güneşte olan füzyon reaksiyonlarını taklit eden yeni bir nükleer planı içinde olduğunu da belirten Ersoy, “Şimdi yapılan ise güneşte olan füzyonu taklit edip ‘Acaba biz daha temiz bir nükleer enerji biçiminde insanlığa sunabilir miyiz?’ araştırması yapıyorlar. Bu konuda çok ciddi sakıncaların olduğunu söyleyen bir makalem var. Hali hazırda bulunan nükleer santrallerden çıkan radyoaktif atıktan binlerce kat daha fazla atık oluşacağını ön görüyoruz. Ayrıca güneşte doğal olarak oluşan bu ısı enerjisinin dünya üzerinde uygulanabilmesinin dünyanın kütlesi açısından mümkün olmadığını iddia ediyorum. Pratiğe dönüştürülmesi son derece tehlikeli. İnsanlığın bunu kontrol altında tutması pek mümkün görülmüyor. Açıkça şunu söyleyebiliriz; bir homo neandertale sıfır bir jet verip bunu uçurmasını beklemek gibi bir şey şuan insanlığın karşı karşıya durum. Bu hem fisyon hem de füzyon için geçerli. Biz çok erken bir medeniyetiz. Önlemleri, çözüm önerileri, çözümleri geliştirilmesi bizim teknolojimizi aşan bir teknoloji. Bunu dünya üzerinde uygulamak bence çok sağlıklı değil.
Bunu bomba olarak üretmek başka bir şey ama ‘insanlığa faydalı’ bir şekilde kullanmak bambaşka bir şey. Bir de enerjinin ne için çevrildiğini göz önünde bulundurursak bu iş kapitalizmin kendi yasaları ile ilerletilen bir şey. Normalde enerjiye ulaşım insan hakkı olması gerekirken bunu insanların bedel ödeyerek elde etmiş olması da oldukça tartışılması gereken bir konu. Enerjinin dağılımı da enerji krizine neden olan başka bir faktör aslında” dedi.
KARDAŞEV’E GÖRE MEDENİYETİMİZ TİP-0’DA
Doğada 4 temel kuvvet olduğuna değinen Ersoy, “Bu kuvvetlerden en güçlüsünden en zayıfına doğru; güçlü nükleer kuvvet, zayıf nükleer kuvvet, manyetik kuvvet ve kütle çekimi” dedi. İnsanlık olarak enerji çevirimi için kullanılan teknolojinin neredeyse tamamının kütle çekimini önceleyerek yapıldığına değinen Ersoy, “Evrende oluşabilecek medeniyetleri Kardaşev diye bir bilim insanı sınıflandırmıştır. Tip-0 medeniyet, Tip-1 medeniyet, Tip-2 medeniyet, Tip-3 medeniyet diye. Biz daha Kardaşev medeniyetine göre kendi medeniyetimizi sorgulayacak olursak Tip-0 medeniyetiz. Ama Tip-1 medeniyete yakın bir medeniyetiz. Tip-1 medeniyete geçtiğimiz zaman enerji kaynağımız olan yıldızın bütün enerjisinden faydalanabilir durumda olmamız gerekiyor. Bunun için de kütle çekim kuvveti ile çevirmiş olduğumuz enerji modellerinin tamamını bir kenara bırakarak daha etkili olan manyetik kuvvete geçmemiz gerekiyor.
“MANYETİK ENERJİ İLE HERKES ENERJİYE ULAŞABİLİR”
Normal bir plastik kalemi saçınıza sürterek küçük küçük kağıt parçalarının üzerine tuttuğunuz zaman bunu yapıştırırsınız. Yani kaleminizi manyetik olarak yüklemiş olursunuz, sürtünmeden kaynaklı. O kağıt parçasının yerden kurtulup kalemin üzerine yapışması demek, kağıdın ağırlığından dolayı dünyanın merkezinin kağıda uyguladığı kuvvetin en az bin katı kadar kuvvet uygulanıyor demektir. Bu yüzden manyetik kuvvet kütle kuvvetinden binlerce kat daha verimli, daha yüksektir. Tesla’nın da söylediği hatta Elon Musk’ın da söylediği bu. Manyetik kuvvetleri kullanarak enerji çevirimi yapabiliyorsak o zaman dünyanın tamamına ve dünyanın sonuna kadar popülasyonunuz ne kadar artarsa artsın ücretsiz, temiz, kullanılabilir, herkese ulaşabilir enerji temin edebilme şansınız var. Sadece ve sadece bakış açımızı değiştirmemiz gerekiyor” diye açıkladı.