Diyarbakır'ın Bağlar ilçesinde sekiz yaşındaki Narin Güran'ın cansız bedenine ulaşılmasıyla başlayan yargılama süreci devam ederken protesto gösterileri de sürüyor. Sokağa çıkan kadın örgütleri hükümetin aile politikalarına tepki gösterdi.
Mersin’de de Kadın Platformu, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın Mersin İl Müdürlüğü önünden yetkililere, “Aileyi değil çocukları koruyun” sloganları ile seslendi.
“KUTSAL’ AİLE İÇİNDE ÖLDÜRÜLEN KATLEDİLEN ÇOCUKLARIN, KADINLARIN HESABINI SORMAK İÇİN BURADAYIZ”
Burada platform adına basın açıklamasını okuyan Çiğdem Serin, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Günü’nün yaklaştığını anımsatarak, “Aile-devlet-tarikat üçgeninde katledilen Narin’in Diyarbakır’da ilk duruşması görülürken ‘kutsal’ aile içinde öldürülen katledilen çocukların, kadınların hesabını sormak için buradayız. Çünkü aileyi korumayı kadınların yaşamlarının, çocukların yaşamlarının önüne koyan bu kurum katledilen, kaybedilen tüm çocuklardan, kadınlardan sorumludur.
“AİLEYİ DEĞİL ÇOCUKLARI KORUYUN”
21 Ağustos günü Diyarbakır’ın 120 hanelik Tavşantepe kırsal mahallesinde ailesi tarafından gönderildiği Kuran kursundan çıktıktan sonra kaybolan, her yeri didik didik aradığını iddia eden yetkililer tarafından 19 gün sonra köye 3 kilometre uzaklıktaki derede cansız bedeni bulunan 8 yaşındaki Narin’e ne olduğu hala bilinmiyor. Cinayetin işlenişine dair tek bilinen Narin’in kendi evinde aile bireylerinden en az beşinin evde olduğu sırada öldürülmüş olması. Yani bir çocuk bu iktidarın kutsadığı aile ilişkileri, tarikat ve iktdar ilişkileri içerisinde katledildi.
“ÇOCUKLARI ÖLDÜREN AİLENİZ BATSIN”
Her seferinde “çok kapsamlı araştırmalar yapıyoruz” diyerek açıklama yapılırken, Narin’in ölümünden sorumlu aile fertleri uzun süre tedbiren tutuklanmadı ve deliller birer birer karartıldı. AKP Diyarbakır Milletvekili Garip Ensarioğlu, "Bizlerin bazen bilmediği, bazen de bilip söylemememiz gereken şeyler var. Çünkü aile bizim dostlarımız. Konu çok hassas. Onları üzecek bir şey söylemek istemiyoruz” diyerek Narin’in katledilmesine ilişkin detayları bildiklerini ve açıklamadıklarını yani suç ortaklıklarını itiraf etti.
“ÇOCUK CİNAYETLERİ POLİTİKTİR”
İktidarın aile politikaları, cezasızlık politikaları bu ülkeyi kadın mezarlığına, çocuk mezarlığına çevirdi. Tartışmaya açtıkları istismar affı yasası, “küçüğün rızası var” söylemleri ve araştırmaktan imtina ettikleri “Ensar Vakfı” vakası Narin’in ve birçok çocuğun ölümüne giden köşe taşlarını döşedi. Cezasızlıktan beslenen erkek şiddeti dur durak bilmeden kadın ve çocukları katletmeye ve kaybetmeye devam ediyor. Nitekim, Narin’in kaybedilmesinden kısa bir süre sonra istismara uğrayan 2 yaşındaki Sıla bebek yaşamını yitirdi. Geçtiğimiz hafta İstanbul’da Şişli’de kaybolan 8 yaşındaki Şirin’in Feriköy mezarlığında cansız bedeni bulundu.
ERKEK ADALET DEĞİL GERÇEK ADALET
TÜİK, 2008 ve 2016 yılları arasında tam 104 bin 531 çocuğun kaybolduğunu açıklarken, 2016 yılından bu yana yani tam 8 yıldır kayıp çocuk verilerini açıklamıyor. İçişleri Bakanlığı en son 2019 yılında Türkiye’de yılda 10 bin çocuğun kaybolduğunu açıkladı. Bu tarihten sonra ise herhangi bir veri açıklanmadı. Kaç çocuk bulundu, kaçı hala kayıp bilmiyoruz.
“NARİN İSYANIMIZDIR!”
Kim bilir belki de basının, kadınların ısrarı olmasaydı Narin de Şirin de Tokat’ta kaybolan ve 9 yıldır bulunamayan Dursun Kağan ve Evrim Atış gibi kaybedilen ve bulunamayan çocuklardan yalnızca biri olacaktı. Bizler Narin’in mücadelemiz sayesinde bulunduğunun farkındayız. Kadınlar mücadele etmeseydi, ailesinin siyasi bağlantıları aracılığıyla Narin’in ölümünün halı altına süpürüleceğinin de farkındayız. Gözümüz Diyarbakır 8’nci Ağır Mahkemesinde olacak. Narin için adalet talebinin bu ülkede yaşayan çocuklar, kadınlar ve LGBTİ+’lar için adalet talebi olduğunu biliyoruz.
“KAYBEDİLEN. ÇOCUKLAR İSYANIMIZDIR”
25 Kasım’a giderken Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın Mersin İl Müdürlüğü önünden sesleniyoruz. Katledilen kaybedilen kadınlardan, çocuklardan sorumlusunuz. Her güne yeni bir kadın cinayeti ile, çocuk istismarı haberi ile uyanıyorsak bunun sorumlusu ailenin güçlenmesini kadınların, çocukların canından daha değerli gören bakanlıktır, İstanbul Sözleşmesi’ni bir gecede fesh eden iktidardır, cezasızlıkla katilleri cesaretlendiren erkek yargıdır, 6284’ü hedef gösterenlerdir. Yani hiçbir kadın cinayeti, hiçbir çocuk cinayeti münferit değildir.
“MÜNFERİT DEĞİL ERKEK ŞİDDETİ”
25 Kasım’a giderken, yapısal olan bu şiddeti ifşa etmek için sokaklarda olacağız, faillerden hesap soracağız. Yarın da erkek şiddeti ile öldürülen Pınar Bayrak’ın davası öncesi saat 9.30’da Mersin Adliyesi önünde “erkek adalet değil, gerçek adalet” çağrımızı yükselteceğiz. 25 Kasım’a kadar ve 25 Kasım’da sokaklardayız. Hayatını çaldığınız, hayatını kararttığınız her bir çocuğun, her bir kadının hesabını soracağız. Birbirimizi için, hayatlarımız için, yaşamak için ellerimizi birleştirerek mücadeleyi büyütüyoruz. Susmuyoruz, korkmuyoruz, itaat etmiyoruz!” diye konuştu.