Balık çiftliklerine akademik destek! | SONSÖZ MERSİN
     
 
 
 
 
 

Balık çiftliklerine akademik destek!



 

HEDİYE EROĞLU

 

Mersin’in kabusu olan balık çitliği tehdidi büyüyor! Mersin kıyılarını ele geçirmeye çalışan çiftlik sermayesine karşı mücadele çağrıları artıyor. Son olarak turizmcilerin Balıkesir’den kovduğu balık çiftliği sermayesi Mersin’in Aydıncık ilçesini mesken tutmak isterken kentin mücadelesi sürürken Mersin Üniversitesi (MEÜ) Su Ürünleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mehmet Tahir Alp’tan çiftlikleri destekleyecek açıklamalar gelmesi şaşkınlık yarattı.

 

GIDA GÜVENLİĞİ STATEJİK ÖNEME SAHİP

Katıldığı bir televizyon programında fakültesi ile ilgili bilgiler veren Prof. Dr. Mehmet Tahir Alp, MEÜ’nün kurucu 5 fakültesinden biri olduklarını söyleyerek, akademik eğitimi, sektörü ve mavi ekonomiyi değerlendirdi.

“Dünyada yen gelişen trendler var, ekonomik ve sosyal kalkınma açısından bir yol haritası önümüze koymak zorundayız” diyen Alp, “Ziraatın bir kolu olarak başlamış olan su ürünleri yetiştiriciliği aslında sadece balıkla ilgili değil. Bugün dünyada hızla artan nüfus, salgın ve savaşların olduğu şu günlerde gıda güvenliğinin ne kadar önemli olduğu bir kez daha anlaşılan insanın yaşamsal fonksiyonlarını devam ettirmesi, hatta toplumların ve devletin geleceğinin bağlı olduğunu bir kez daha idrak etmiş olduk. Dolayısıyla biz insanlığın ihtiyaçlarını karşılayabilmek, teknolojinin gereklerini yerine getirebilmek için mutlaka beslenmesini ön plana koymak zorundayız.

 

DÜNYA YEŞİL EKONOMİDEN, MAVİ EKONOMİYE GEÇİYOR

Beslenme ile ilgili dünya üzerinde şuan 8 milyarı geçen bir nüfus olduğunu görüyoruz ve hızla artıyor. Ama kaynaklarımız sınırlı. Sadece bunu toprakla karşılamak mümkün değil. Eskiden sanayi devriminden sonra üretimde hızla artış vardı fakat bu doğayı kötü şekilde etkiliyordu. İnsanda bundan etkilenmeye başladı. Bugün gelinen noktada yeşil ekonomiden, mavi ekonomiye geçiş çok tren haline geldi. 

 

“TARIMIN AÇIĞINI DENİZLE KAPATABİLİRİZ”

Nedir mavi ekonomi? Dünyanın 4’te 3’ü su olup, su kaynaklarını etkin ve verimli kullanmadığınız sürece ekonomik olarak bağımsızlığını elde etmeniz mümkün değil. 3 tarafı denizlerle çevrili, yarım ada şeklinde olan bu ülkede su kaynakları oldukça zengin olan ve iklimsel olarak çok çeşitliliğe sahip olman Türkiye’de sudan yararlanmamak mümkün değil. Gıda sektöründe tarımın açığını kapatabilecek ürünleri elde edebilmek için bitkiler ekmek, hektarlarca alanı kullanmak zorundasınız” dedi.

 

“SUDA ÜRETİM YAYGINLAŞIYOR”

Türkiye’nin mutlaka bir gün mikro tarımı gündemine almak zorunda kalacağını dile getiren Prof. Dr. Mehmet Tahir Alp, “Bu da mikroskobik olarak elde edilebilecek birçok değerli ürün var. Sadece balık değil. O yüzden bence su ürünleri gelecekte çok ön plana çıkması gereken bir meslek. Avrupa’da, Amerika’da diğer ülkelerde özellikle teknolojileri ilerlemiş ülkeler bunu çok fazla kullanıyorlar. Çok küçük alanlardan sürekli ürün elde ederek, sulardan çok büyük miktarlarda çok daha kaliteli ürünler elde etmek mümkün.

 

“SU İÇİNDE Kİ SİSTEMLERDEN BİRKAÇ ÜRÜNÜ AYNI ANDA ALABİLMEK MÜMKÜN”

Bu teknolojileri ülkemizde de kullanıyoruz. Ama politik olarak mikro tarım yerleşik değil biz hala geleneksel tarımı daha moren hale getirip daha küçük alandan daha büyük verim almak için harcıyoruz. Ama aslına bakarsanız su içinde ki sistemlerden birkaç ürünü aynı anda alabilmek mümkün. Yediğimiz dondurmadan diş macununa, proteinden vitaminlere hatta ilaç ham maddelerine kadar, hatta bırakın bunları teknoloji kullandığınız birçok iletkeni bile bu canlılardan elde edebiliyorsunuz. Dolayısıyla nasıl bilgisayarlar küçülüp ceplere girdiyse tarımı da küçültüp mikro düzeye ama verimliliğini üst düzeye çıkarmamız gerekiyor. Çünkü şartlar; sınırlı kaynakları en etkin ve sürdürülebilir şekilde kullanmayı gerektiriyor.

 

“DOĞU AKDENİZ’DE SU ÜRÜNLERİ ARAŞTIRMALARI KONUSUNDA FAKÜLTEMİZİ CAZİBE MERKEZİ HALİNE GETİRMEK İSTİYORUZ”

Zaten fakültemizin misyonu ve vizyonu da bu bağlamda eğitim öğretim verme çabasındayız. Fakültemiz kuruluşundan itibaren ülke olarak bulunduğu coğrafyanın farkında. Yenilikçi, rekabetçi, üretken, dünyaya açık, bilgi ve analitik düşünceyi ön planda tutan, toplumun bilimsel ihtiyacını gidermeye yönelik, bilim dünyasına katkıda bulunmak gibi bir misyon edindik kendimize.

Dolayısıyla bu misyon için temel bir vizyon oluşturuyoruz, kendimizden başlayıp dışa doğru, suya atılan bir taşın oluşturduğu halkalar gibi bölgemizin sucul kaynaklarının korunması, sürdürülebilir bir şekilde bu kaynakların kullanımı için gerekli olan araştırmaları yapmak, bilgi toplumunu oluşturmak için üzerimize düşen ne varsa o görevleri yerine getirmek, özellikle Doğu Akdeniz’de su ürünleri araştırmaları konusunda bu fakülteyi bir cazibe merkezi haline getirmek” diye konuştu.

 

“DONANIMLI SU ÜRÜNLERİ MÜHENDİSLERİ YETİŞTİRİYORUZ”

Türkiye’nin, Avrupa Birliği ile üyelik sürecini de anımsatan Prof. Dr. Alp, “AB’de tüm Avrupa’nın kabul ettiği bir dünya normu oluşturulmuş durumda, Avrupa Birliği’ne üyelik sürecinde bölgemizde su ürünleri sektörünün ortak balıkçılık politikalarına uyumuna da katkıda bulunmak istiyoruz. Yani ülkemizde ve yurtdışında istihdam edilebilecek, teorik bilgisi kuvvetli, uygulama becerisi yüksek olan ve kendini yenilikçi üreten, yenilikçi fikirlerle donatmış su ürünleri mühendisleri yetiştirmek vizyonumuz haline gelmiş durumda.

Fakültemiz, 4 temel bölümden oluşuyor ki bunlar; Su Ürünleri Temel Bilimler Bölümü, Su Ürünleri Yetiştiriciliği Bölümü, Su Ürünleri Avlama ve İşleme Teknolojileri Bölümü ile Su Ürünleri Mühendislik Bölümü.

Ancak lisans düzeyinde sadece Su Ürünleri Mühendislik Bölümü Programını uyguluyoruz. 4 yıllık bir fakülteyiz ve sayısal puan ile öğrenci alıyoruz.

 

“BİLİMSEL VERİMLİLİĞİ YÜKSEK FAKÜLTELERDEN BİRİYİZ”

MEÜ Yenişehir Yerleşkesinde öğrenciler için 2 uygulama laboratuvarımız olup, araştırma merkezlerimiz de aktif bir şekilde hizmet veriyor. Ayrıca bir de deniz canlıları müzemiz bulunuyor. Bundan sonra profesyonel olarak müzemizi geliştirmeyi planlıyoruz. Bu sene içinde resmi açılışı yapılacak ama ziyaretçi kabul etmeye devam ediyoruz. Hem uygulamaya hem de teorik derslere önem veren bir fakülte olarak eğitim faaliyetlerimizi 14 profesör, 4 doçent, 2 doktora öğretim üyesi, 3 öğretim görevlisi olmak üzere 24 akademisyen ile çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Her alanda uzman hocalarımıza sahibiz. Biz hem ulusal hem uluslararası birçok projede yer alıyoruz. 2023’te proje ve yayın gücü en yüksek olan fakültelerden biriyiz. Mersin Üniversitesi’nde ortalamanın üzerindeyiz, hatta ilk 3’e giriyoruz. 2022 YÖK Dağılım Atlasında en üstte birinci sıradaydık ama bu sene Tıp Fakültesi önümüze geçti. Bilimsel verimliliği yüksek fakültelerden biriyiz.

 

“YAPTIĞIMIZ İŞLER DÜNYA ÖLÇEĞİNDE”

Ayrıca Mersin Üniversitesi aslında Akdeniz ve Karadeniz’de balıkçılığa yön veren Birleşmiş Milletler (BM) Gıda ve Tarım Örgütü'ne (FAO) bağlı Akdeniz Genel Balıkçılık Komisyonu'nun (GFCM), Akdeniz balıkçılığını yöneticiliği Türkiye Tarım Bakanlığı adına yöneten hocamız Hüseyin Özbilgin bizim fakültemizin elemanı.

Yine Akdeniz balıkçılığını yöneten GFCM’in danışma ve yürütme kurulu üyesi de yine bizim fakültemizin akademisyeni. Aslında yaptığımız işler dünya ölçeğinde.

 

“DENİZ EKO SİSTEMİNİN SÜRDÜRÜLEBİLİRLİĞİ İÇİN EĞİTİMLİ, YETİŞMİŞ İNSAN KAYNAĞINA İHTİYAÇ VAR”

Öğrencilerimizin fakültemizde, kamuda veya özel sektörde staj yapma imkanı bulunuyor. Ayrıca yine ERASMUS gibi programlarla yurtdışına gitme imkanları var. Bizim özellikle Estonya, Polonya, Çekya gibi ülkelerle ikili anlaşmalarımız var. Başarılı olan öğrencilerimiz isterlerse belli bir başarı puanı ortalamasına ulaştıklarında bu programlara başvurabiliyorlar. Yurtdışı yüksek lisans burs kapsamında da Türkiye’nin belirlediği öncelikli alanlardan bir tanesi de deniz eko sisteminin sürdürülebilirliği çünkü artık mavi ekonomi öne çıkıyor. Muasır olarak baktığımızda mavi vatan kavramı da son yıllarda çok fazla ön plana çıkmaya başladı. Çünkü ticaretin yüzde 90’ını denizler üzerinden yapıyorsunuz ki dolayısıyla denizleri güvenlik ve üretim açısından verimli kullanmak zorundasınız. Denizlerin eko sisteminin sürdürülebilirliği de bu açıdan çok önemli ve insan kaynağına ihtiyacımız var. Bununla birlikte yüksek lisans ve doktora bursları için başarılı öğrencilerimiz bu programlara başvurabiliyorlar.

Fakültemiz mezunları su ürünleri mühendisi olarak istihdam edilebiliyor. Uygulamalı bir birim olmak, hem ekoloji hem bilimle ilgili bir meslek yapıyor olmak aslında ufkunuzu çok genişletiyor. Mezunlarımız Ulaştırma, Tarım, orman, DSİ’de, üniversitelerde, tesislerde, fabrikalarda, STK’larda olmak üzere birçok alanda çalışabiliyorlar” şeklinde konuştu.

 

TÜRKİYE KÜLTÜR BALIKÇILIĞINDA DÜNYADA İLK 10’DA

Balık çiftlikleri ile ilgili de konuşan Prof. Dr. Mehmet Tahir Alp, aslında sektörün dünyada çok gelişmiş durumda olduğunu işaret etti,

Kültür balıkçılığında özellikle çupra ve levrekte Türkiye’nin neredeyse Çin’den sonra dünyada birinci sırada olduğunu ifade eden Alp, “Avrupa’da kesin mesela. Ama dünyada ilk 10 içerisinde ve hatta o kadar ciddi ve kaliteli anlamda üretim yapıyoruz ki Avrupa’ya kotasız ihraç edilebilecek tek hayvansal ürün; su ürünleri. Dolayısıyla standartlarımız çok yüksek.

 

YENİ ÜRETİM ALANI MERSİN

Üretimin çoğu Bodrum, Muğla, İzmir tarafında yapılıyordu. Ama yaklaşık 8 yıl önce hükümetin aldığı bir karar ile burada bir üretim alanı açıldı. Silifke’deki Dana adası ile Aydıncık arasında. Yaklaşık 3 bölge, 1 bölge de yedek bölge olarak belirlendi. Bu alanlarda açık denizde kafes balıkçılığı uygulamaları yapılıyor.

Sektörün buraya gelmiş olması çok büyük bir avantaj. Sektörde yetişmiş, dil bilen mezunlar çok ciddi paralara iş bulabiliyorlar. Tabi şartlar, denizde çalışmak biraz zor. Ama bunu göze alan öğrencilerimiz şu an gerçekten ciddi kazançlarla bu işi tatminkar bir şekilde yapabiliyorlar.

 

MERSİN’DEKİ GELİŞİM BEKLENENİN ÜZERİNDE

Mersin’e bu sektörün gelmiş olması, sektörün inanılmaz bir büyüme hızına sahip olması ki mesela 2023 hedefleri doğrultusunda su ürünleri ihracatını 1 milyar doların üzerine çıkarmak gibi bir hedefi vardı, biz 2021’in sonunda 1 milyarı geçtik şu an 2 milyar dolara yakın ihracatımız var. Hatta belki marketlere gittiğinizde görüyorsunuz ürünlerimiz Türk somonu diye satılıyor. Norveç somonundan daha kaliteli. Üreticilerimiz o kadar başarılılar ki üreticilerimiz, dünya literatürüne Türk somonu olarak girdik.

 

“TOPLUMDA YANLIŞ ALGI VAR”

Toplumda yanlış bir algı var. Kültür balıkçılığı çok yanlış tanımlanan bir sektör. Mesela bana sıklıkla; ‘kültür balığı yenilir mi? sorusu yöneltiliyor. Bende onlara; ‘Siz kasaba gittiğinizde av hayvanı mı alıyorsunuz?’ Onlarda çiftliklerde büyüyorlar.

Kirliliğin bu kadar arttığı, çevre kirliliğinin felaketler boyutuna geldiği bir noktada mikro plastikten kanser üreten bir sürü ağır metala kadar olan bir noktada, yumurtadan çıkışından satılışına kadar her aşamasının kontrol edildiği bir ürünü mü yemek istersiniz yoksa nereden geldiğini bilmediğiniz ama hiçbir güvenlik önleminin olmadığı bir ürünü mü yemek istersiniz?

 

“HORMON PAHALI” SAVUNMASI

Birincisi Avrupa, su ürünlerini kotasız olarak ihraç ediyorsa inanın bana çok ciddi analizlerden geçiriliyor. Ben de diyorum merdiven altında üretilen hiçbir şeyi yemeyin tabi ama kültür balığı en fazla ağız tadınıza uymayabilir.
Kültür balıkçılığının üretim aşaması ile ‘horman veriliyor’ bilgisi de çok yanlış. Hormon o kadar pahalıdır ki, bunu karada lokal olarak uygulayabilirsiniz ama 100 bin, 200 bin veya bir milyon balığın olduğu bir kafesten tek tek bayıkları çıkartıp hormon uygulama şansınız yok. Astarı yüzünden pahalıdır.

Su ürünlerinde bir hastalık bir yere bulaştığı zaman tedavi ile uğraşılmaz direk telef edilir. Ve balıklara satıştan önce küçük parazitler için insan sağlığına olumsuz etkisi olmayan ilaçlar verilebilir ve balıklar satıştan önce dinlenmeye alınarak ihraç edilir.

 

GIDA GÜVENLİĞİ ÖN PLANDA AMA İNSANLARA BUNU ANLATAMIYORUZ”

Kültür balıkçılığı, gıda güvenliği uygulamalarının ön planda olduğu bir uygulamadır. Ama insanlarımıza nedense bunu anlatamıyoruz. 3 tarafı denizlerle çevrili bir ülkedeyiz ama insanlarımızın yılda yediği beyaz et, balık sayısı ne yazık ki 6 kilogramlara kadar düştü. Hatta belki şimdi ekonomik sıkıntılardan dolayı daha da düşmüş olabilir çünkü pahalı geliyor insanlara. Ama bugün baktığımız zaman Avrupa kişi başı 20, 21 kilogram balık tüketimi gerçekleştirmek. İyi bir beslenme, iyi bir insan ve sağlık misyonu için çok önemli. Dolayısıyla sağlıklı insanlarla sağlıklı bir toplum elde edebilirsiniz. Akıllı toplumları da sağlıklı insanlardan oluşturursunuz. Ben bu anlamda bu mesleğin yeniden değerlendirilmesi konusunda da her yerde konuşmaya devam edeceğim” diye konuştu.

   
   

Yorum Ekle comment Yorumlar (0)

Yapılan yorumlarda IP Bilgileriniz kayıt altına alınmaktadır..!

  SOZ SÖZ GAZETESİ
 

  HABER ARAMA
 
  

  SON SÖZ SPOR
 


  BİK İLANLAR
 


  SOSYAL MEDYA
 

  NÖBETÇİ ECZANELER


 
 

 




sanalbasin.com üyesidir

 
         
ANASAYFA HABER ARŞİVİ KÜNYE İLETİŞİM GİZLİLİK İLKELERİ

 
Siteden yararlanırken gizlilik ilkelerini okumanızı tavsiye ederiz.
sonsozmersin.com © Copyright 2019-2024 Tüm hakları saklıdır. İzinsiz ve kaynak gösterilemeden yayınlanamaz, kopyalanamaz, kullanılamaz.

URA MEDYA