HEDİYE EROĞLU
Orman varlığında Türkiye’de ilk 5’e giren iller arasında yer alan, cennet doğal güzelliklerinin yanı sıra tarımsal üretimde de Türkiye’nin önemli üslerinden biri konumunda bulunan Mersin, dağı taşı yok etmek isteyen taş ocağı istilası altında.
“TOPRAĞIMA, HAVAMA, SUYUMA DOKUNMA”
Her gün bir başka köyden taş ocağı girişimlerine karşı isyan haberlerinin yükseldiği kentte son olarak gündem olan Toroslar İlçesi Hamzabeyli Mahallesi’nde Kiska Şirketi tarafından açılmak istenen tesise karşı yapılan protestolarda kentin nasıl bir tehdit ile karşı karşıya kaldığının bir kez daha altı çizildi.
Toroslar Belediye Başkanı Abdurrahman Yıldız ile Mersin Çevre Platformu Üyeleri ile mahalle sakinlerinin düzenledikleri eylem ile neden taş ocağı istemediklerini bir kez daha haykırdı.
Taş ocağı tehdidine karşı köy meydanında toplanarak eylem yapan mahalle sakinleri ve çevreci vatandaşlar, ellerinde döviz ve pankartlarla slogan atıp; “Toprağıma, havama, suyuma dokunma. Köylerimizde Taş Ocakları istemiyoruz” mesajı verdi.
BAKANLIK MERSİN’DE ÇED MESAİSİNDE
Ancak Mersin’de halk tepkisini her fırsatta dile getirerek, eylemler ile sesini iktidara, Ankara’ya duyurmaya çalışsa da Çevre Şehircilik ve İklim Bakanlığınca hali hazırda Mersin’de 38 taş ocağını ruhsatlandırdığı ortaya çıktı.
Bu ocakların işletilmesine yönelik yoğun talepler nedeniyle bakanlık sürekli olarak çevresel etki değerlendirme (ÇED) süreci kapsamında toplantılar organize ederek, süreç işletirken Mersin ise direniyor.
“BİRİNDEN KURTULUYORUZ, DİĞERİ İLE KARŞILAŞIYORUZ”
Adeta taş ocağı istila altında olan Mersin’de, yaşam ve üretim alanlarını korumak için sürdürülen mücadeleye yıllardır önemli destekler veren Toroslar Belediye Başkanı Abdurrahman Yıldız da, bakanlığın verdiği ruhsatlara dikkat çekerek, tepkisini, “Birinden kurtuluyoruz, diğeri ile karşılaşıyoruz” diyerek verdi.
“AÇLIK KRİZİ İLE KARŞI KARŞIYAYIZ”
Dünyanın, Türkiye’nin küresel ısınma kaynaklı iklim değişikliği nedeniyle açlık krizi ile karşı karşıya olduğuna dikkat çeken Başken Yıldız, önlem alınması gerekirken yok edilen üretim sahalarının stratejik önemine vurgu yaptı.
“Kendi çocuklarıma şehir merkezinde ‘yavrum şu portakal ağacıdır, şu portakal ağacı diye göstereceğim ağaç kalmadı. Şehir merkezindeki tarımsal varlığı yok ettik, şimdi sıra kırsalı talana geldi. Bu mücadele 3 - 5 aktivistin, maceraperestin, işi olmayan, vakit öldürmeye gelen insanların meselesi değil, tamamen Türkiye’nin, Mersin’in, Toroslar meselidir. Çünkü açlığın, gıda krizi ile karşı karşıya kalmanın meselesidir.
MERSİN OCAKLARA KARŞI HUKUKSAL TAKİPTE
Bizim bölgemizdeki taş ocaklarına karşı mücadelemiz devam edecek. Bu konuda sağ olsun Çevre Platformu ciddi çalışmalar yapıyor. Biz de onları her alanda destekliyoruz. Ziraat Odası da bu çalışmalara destek veriyor. Çevre Platformu sadece Toroslar’da değil özellikle Mersin’in her yerindeki taş ocaklarını hukuksal anlamda takipte.
Şuan Mersin’de bakanlıktan ruhsatlandırılmış 38 tane taş ocağı var. Birinden kurtuluyoruz, diğeri ile karşılaşıyoruz.
“İZİN VERMEYECEĞİZ”
Bugüne kadar ben bizatihi 8 – 10 tanesinin çevresel etki değerlendirme (ÇED) süreçlerine katıldım. Kerimler’de, Çukurkeşlik’te, İnsu’da, Erçel’de önemli mücadeleler verdik. Taş ocaklarının engellenmesi için çalıştık. Ama ben biliyorum ki yarın öbür gün bizim önümüze bunların benzerleri gelecek. Bir kez daha altını çiziyorum evet bizim taşa da, taş ocağına da ihtiyacımız var. Ama biz köyün, yaşam ve üretim alanları içinde taş ocakları istemiyoruz ve bunları da kesinlikle yaptırmayacağız. Bu konuda hem köylünün çok ciddi iradesi, beklentisi var. Hem de biz bu kentin yöneticileri olarak bu işe izin vermeyeceğimizin altını kırmızı çizgilerle çizerek beyan ediyoruz” diye konuştu.