Deprem değil sistem öldürür | SONSÖZ MERSİN
     
 
 
 
 
 

Deprem değil sistem öldürür



 

YUSUFCAN GÜDÜK

 

Kahramanmaraş merkezli 6 Şubat depreminin birinci yılında Mersin Emek ve Demokrasi Platformu bileşenleri, yaşananları protesto etti. Özgecan Aslan Barış Meydanı’nda “Deprem değil siyaset öldürür” sloganıyla bir araya gelen platform üyeleri sloganlar atarak bir de basın açıklaması yaptı.

 

“DEPREM DOĞAL BİR AFETTİR. DOĞAL OLMAYAN İSE BUNUN BİR FELAKETE DÖNÜŞMESİDİR”

Platform adına açıklama yapan KESK Dönem Sözcüsü ve BES Şube Başkanı Kemal Göçmen, “Birinci yılını geride bıraktığımız 6 Şubat depreminde kayıplarını yüreğimizde hissettiğimiz yurttaşlarımıza baş sağlığı dileyerek ve yaralı yüzbinlerce yurttaşımıza geçmiş olsun dileklerimizi ileterek başlamak istiyoruz açıklamamıza.

6 Şubat 2023 tarihinde, yani tam bir yıl önce Doğu Anadolu fay hattının kırılmasıyla Malatya'dan Akdeniz'e uzanan çok geniş bir coğrafyada ve toplamda 11 ilimizi kapsayan yüksek ölçekli bir deprem, bir afet yaşandı. Deprem doğal bir afettir. Doğal olmayan ise bunun bir felakete dönüşmesidir” dedi.

 

“BU DOĞA OLAYI, BİLİMDEN, AKIL VE TEKNİKTEN UZAK UYGULAMA VE POLİTİKALARIN SONUCUNDA BİRER FELAKETE DÖNÜŞMEKTE”

Depremleri önlemenin mümkün olmadığını ancak zararlarını ortadan kaldırmak veya azaltmanın mümkün olduğunu vurgulayan Göçmen, “Bu doğa olayı, bilimden, akıl ve teknikten uzak uygulama ve politikaların sonucunda birer felakete dönüşmektedir. Evet, bu bir afet idi ama ülkemiz şartları, altyapısı, zemini ve acil müdahale yeteneği açısından uygunluk taşımıyordu ve adeta iktidar eliyle bir felakete dönüştü.

Deprem Yönetmeliği’ne aykırı olarak yapılan, ruhsatsız ve kaçak yapıların önünü açan, deprem riskini yok sayan, kent yönetimini rantsal dağıtım, inşaat yapımını büyüme ve gelişme olarak algılayan anlayış, mühendislik hizmeti almayan binalara imar affının getirilmesi kabul edilemez bir durumdur.

 

“DEPREMİN EKONOMİK VE SOSYAL GELİŞMİŞLİKLE İLİŞKİSİ UNUTULMAMALI”

Depremin ekonomik ve sosyal gelişmişlikle ilişkisi unutulmamalıdır. Ne ilk sekiz saat ne ilk üç gün bu sınavdan geçemedik. Enkaz altında yüzbinlerce insanımız öldü. Evet, yüzbinlerce diyoruz çünkü beş gün öncesine kadar 50 bin olarak açıklanıyordu. Ta ki bir eski bakan “130 bin kişi kaybettik” diye itiraf edene kadar. Tabi ki bu gerçeği herkes biliyordu ve resmi verilerin istatistik bilimine göre değil; siyasi ihtiyaçlara göre açıklandığı, TÜİK tarzı enflasyon açıklaması benzeri bir durum olduğu belliydi.

 

“SORUNLAR BİTMEDİ, BİTMİYOR”

Değerli kamuoyuna şunu ifade etmek isteriz. Depremin üzerinden bir yıl geçmesine rağmen sorunlar bitmedi, bitmiyor. Depremin ilk saatlerden itibaren mesleğinin ve vicdanının gereği olarak Türkiye’nin dört bir yanından gelen hekimler, sağlık çalışanları, mühendisler, sosyal hizmet çalışanları gerek meslek örgütleri aracılığıyla, gerek bireysel olarak sağlık hizmetleri başta olmak üzere tüm görevleri fedakârca yerine getirdiler. Ama gördük ki temel görevleri acil müdahale ve yardım olan ve olması gereken başta AFAD, Kızılay olmak üzere hiçbir resmi kuruluş sahada yoktu. Kızılay başkanı çadır satma ile meşguldü ve bugün bu durumu protesto edip başkanı istifaya çağırdıkları için yargılanıyorlar. Eskiden ihtiyaç halinde askeri ve diğer kolluk kuvvetleri olay yerine müdahale etmek üzere sevk edilirdi, onlar da yoktu. Birinci gün yoktu, insanlar öldü enkaz altında donarak, ikinci gün yoktu, üçüncü gün yoktu. İnsanlar öldü enkaz altında yardım çığlığı atarak üç gün boyunca.

 

“BARINMA, ULAŞIM, EĞİTİM İMKÂNLARINDAN YOKSUNLUK HAD SAFHADA DEVAM ETMEKTE”

Bu tabloya isyan etmemek mümkün değildi. TTB’nin sahayı birebir gözlemleyerek neredeyse her ay kamuoyunun bilgisine sunduğu deprem raporlarının sonuncusu, yani 1. Yıl Deprem Raporu’nda da görüleceği üzere; yetersiz beslenmeden tutun da barınma, ulaşım, eğitim imkânlarından yoksunluk had safhada devam etmektedir. Sağlık hizmetleri kimi illerde konteynırlarda, artık süreklilik arz eden elektrik kesintileri ve internete ulaşımın çok zayıf olduğu koşullardadır. Hekimlerin sağlık çalışanlarının sağlık personelinin fiziksel ve maddi ihtiyaçları karşılanmamaktadır.

 

“DEPREM KADER DEĞİLDİR”

Deprem bölgesi Hatay’dan milletvekili seçilen Can Atalay’ın Anayasa’ya aykırı olarak milletvekilliğinin düşürülmesi örneğinde olduğu gibi İmar-arazi rantsal planlamalarda dikensiz gül bahçesi yaratmaya çalışan iktidarın Anayasa’yı dahi tanınmadığı bu ortamda hiç ama hiç kimse güvende değildir. Can ve mal güvenliği yoktur. Bu keyfiyet monarşilerde bile yoktur. Anayasasızlaştırmaya elbette karşıyız, bunu protesto ediyoruz.

Bundan sonraki dönemde; depremde etkilenen insanlar, yaşlılar, kadınlar, tek ebeveynli aileler olmak üzere acil yaşamsal gereksinimleri karşılanmalı, sağlıklı oluşun ön koşulları sağlanmalıdır. İktidarın halka vermesi gereken temel sağlık hizmetleri, sağlığın toplumsal belirleyicileri, illerin risklerini azaltma planlarının yenilenmesi, illerin müdahale planlarının yenilenmesi acilen planlanmalı ve gereği yapılmalıdır. Deprem kader değildir. Depremi değil ama felaketi önlemek mümkündür^” diye konuştu. 

   
   

Yorum Ekle comment Yorumlar (0)

Yapılan yorumlarda IP Bilgileriniz kayıt altına alınmaktadır..!

  SOZ SÖZ GAZETESİ
 

  HABER ARAMA
 
  

  SON SÖZ SPOR
 


  BİK İLANLAR
 


  SOSYAL MEDYA
 

  NÖBETÇİ ECZANELER


 
 

 




sanalbasin.com üyesidir

 
         
ANASAYFA HABER ARŞİVİ KÜNYE İLETİŞİM GİZLİLİK İLKELERİ

 
Siteden yararlanırken gizlilik ilkelerini okumanızı tavsiye ederiz.
sonsozmersin.com © Copyright 2019-2024 Tüm hakları saklıdır. İzinsiz ve kaynak gösterilemeden yayınlanamaz, kopyalanamaz, kullanılamaz.

URA MEDYA