BARIŞ ÇOBAN
Eğitim-İş Sendikası Mersin Şubesi, 7. Dönem Toplu Sözleşmesi'ni, “Sesimizi giderek yükselteceğiz: Barınamıyoruz, geçinemiyoruz, yaşayamıyoruz!” diyerek protesto etti.
Özgür Çocuk Parkında yapılan basım açıklamasında hükümete seslenen eğitim emekçileri, ses yükselteceklerinin mesajını verdi.
Basın açıklamasını okuyan Eğitim İş Mersin Şube Başkanı Yakup Tekin, “Bugün burada eğitim emekçilerinin terk edildiği sefaleti anlatmak, emekçilerin nasıl nefes alamaz hale getirildiğini göstermek için bir aradayız.
Senede bir gün, öğretmenler gününde, öğretmeni övenlerin senenin diğer günlerinde, öğretmeni nasıl zor koşullarda çalıştırdıklarını, nasıl insani olmayan ücretleri reva gördüklerini anlatmak için buradayız.
Bugün alt üst olmuş ülke ekonomisine rağmen, tozpembe tablo çizmeye çalışanlara karşı ‘Barınamıyoruz, Geçinemiyoruz, Yaşayamıyoruz’ demek için buradayız.
“BİRÇOK KAZANIM, YENİYMİŞ GİBİ MAKYAJLANIP ÖNÜMÜZE KONDU”
Bilindiği üzere; TÜİK’in yalancı enflasyon rakamları, sarı sendikaların iktidarı memnun etmeye endeksli tavrı ve iktidarın emek düşmanı bakış açısıyla şekillenen 7.Dönem Toplu Sözleşme müsameresinde, perde yine yoksullukla kapanmıştır.
Belirlenen zam teklifi, hem bugünün gerçek enflasyon rakamlarının, hem de Merkez Bankası’nın önümüzdeki yıl için açıkladığı ve yine kim bilir kaç kez revize ederek yukarıya çekeceği iyimser enflasyon rakamlarının dahi altında kalmıştır.
Onca büyük laf, onca vaat, onca beklentinin ardından bu sürecin sonunda yine hükümetin utanç verici zam teklifinin kabul edilmesi, ortada alın terimiz için bir görüşme değil bir dayatma olduğunu bir kez daha ortaya koymuştur. Daha önceki TİS süreçlerinden miras kalan birçok kazanım, yeniymiş gibi makyajlanıp önümüze konmuştur.
“HİLELİ MAÇTA ADİL SONUÇ OLMAZ”
Bir kez daha ne öğrendik: Emeğin onurunu iktidarın bir aferinine satan sarı sendikalar, emekçinin hakkını savunmaz. Gerçekleri çarpıtma enstitüsü gibi çalışan TÜİK’in ve hükümetin noteri gibi çalışan Kamu Hakem Heyeti’nin yapısındaki çarpıklık söz konusuyken, hileli maçta adil sonuç olmaz.
Memur ve memur emeklisi için açlık sınırına düşmek anlamına gelen, kamuda işçi-memur arasındaki ücret makasını ters orantıya sokan, seçimden seçime hatırlanan ve vadedilen haklarımızı görmezden gelen bu sonuç tüm kamu emekçileri gibi, geleceğin mimarı olan eğitim emekçileri açısından da bir utanç tablosudur.
Şimdi bizden susmamızı bekliyorlar!
Bizim insani koşullarda çalışma hakkımızı çaldılar,
Bizim evimize göğsümüzü kabartarak, sınıflarımıza sadece derslerimizi düşünerek girme hakkımızı çaldılar.
Bizim yaşanabilir emeklilik hayalimizi çaldılar. Bizim ay sonunu bekleme halimizi, bitmeyen bir karakışa çevirdiler.
Bizim öğrencilerimize laik, bilimsel eğitim verme hakkımızı çaldılar.
Kendi yarattığı ve 20 yıldır uyguladığı torpil mekanizması olan mülakatı kaldırmayı,seçim vaadi haline getirerek tarihe geçmişlerdi, şimdi bu sözlerini de tutmayacaklarını ilan ettiler. Eğitimden liyakati, gencecik insanlardan hak ettikleri kadroları çaldılar.
Ve şimdi bizim susmamızı bekliyorlar. Çok beklerler.
Susmadık, susmuyoruz, susmayacağız! “Barınamıyoruz, Geçinemiyoruz, Yaşayamıyoruz!”
1000 odalı sarayın ışıkları kapandığında sadece birkaç ay sonra bile eğitimin birçok sorununu çözmek için kaynak ortaya çıkabilecekken eğitimden, eğitim emekçisinden yani gelecekten çalanlara, eğitim emekçisinin haksızlık karşısında nasıl susmayacağını, nasıl ders vereceğini göstereceğiz!
AKP iktidara geldiğinde öğretmen olan eğitim emekçisinin bugün eline geçen aylık ücret tüm ödenek ve yardımlar dahil 22 bin lira civarındadır. Yani 20 yıl emek veren bir öğretmen, bugün kamuda belirlenen en düşük ücretin sadece çok az üstünde bir ücret almakta, emeği değersizleştirilmektedir.
Kadrolaşma, mobbing, haksız soruşturmalar eğitimde kol gezmekte, birçok mesleki hakkımız da sistemsel olarak gasp edilmektedir. Bıçak kemiğe dayanmakla kalmamış, kesmeye başlamıştır!
Bugün bunun kanıtı olan utanç karneleriyle, maaş bordrolarımızla karşınızdayız! Başöğretmen’in gelecek nesilleri emanet edecek kadar güvendiği eğitim neferlerine reva görülen sefalet budur! Eğitimi önem sırasında sonlara iten çağdışı yönetim anlayışının yol açtığı rezil tablo budur!
Ülkenin her alanını sarmalayan gerici, antidemokratik tavır, eğitimi de sarmalamıştır. Mesleki itibarımız, demokratik hak ve taleplerimiz, çocuklarımızın laik, bilimsel, demokratik, parasız ve eşit eğitim hakkı için mücadelemiz ve sesimizi büyütüyoruz.
Mesleğimizin onuruna ve geleceğimiz olan çocuklarımızın eğitim hakkına sahip çıkıyoruz. Dernek ve vakıf maskesi takan gerici yapılarla imzalanan protokoller; eğitim bilimine, pedagojiye, laik ve bilimsel eğitime taban tabana zıt, eğitim ve öğretim birliğine ve yasalarımıza açıkça aykırı olan ÇEDES ve benzeri projelere karşı “çocukları korumak vatanı korumaktır” şiarıyla hareket etmeye devam edeceğiz. Eğitime ve çocuklarımıza sahip çıkacağız.
Eğitim-İş olarak altını çiziyoruz: Buna boyun eğmeyeceğiz! İnsani çalışma şartları ve insani ücretlere kavuşana kadar eylemlilik sürecimizi giderek artırıyoruz. 4 Kasım’da Konya ve Kocaeli, 11 Kasım’da Ordu ve Aydın, 18 Kasım’da Tekirdağ ve Van merkezli bölge eylemleri düzenleyeceğiz. Öğretmenler Günü’nü ise kutlamıyoruz ve riyakarca kutlamaları kabul etmiyoruz. O gün üretimden gelen gücümüzü kullanarak iş bırakacak ve Başöğretmenimize şükranlarımızı sunacağız. 25 Kasım’da Başkent’te düzenleyeceğimiz büyük buluşmamızda ise Fakir Baykurt’un yoldaşları olarak el açmayacak, ders vereceğiz! Haklıyız, kazanacağız!” diye konuştu.