HEDİYE EROĞLU
Deprem bölgesini bir de sel afetinin vurması ile sağlık hizmetlerinin sunumu ile hijyenin önemini bir kez daha arttırdı.
Katıldığı bir televizyon programında açıklamalar yapan Genel Sağlık İş Mersin Şube Başkanı Dr. Gürbüz Şen, yaşadığı acı deneyimleri paylaşarak, uyarılarda bulundu.
“BU İLACI ALIN, BANYO YAPIN, EŞYALARINIZI ÜTÜLEYİN DERKEN UTANDIM”
“Bazen hizmet üretirken utanabiliyorsunuz” diyen Şen, “Sel oldu, çadırlar su altında. Olmasa bile çadırda yaşayan bir aile uyuz olduğunda ilaç yazıyorsunuz, ‘bu ilacı alın, banyo yapın, eşyalarınızı ütüleyin şunu yap’ diyoruz. Ama bunu söylerken utanıyoruz. İshal olmuş temiz suya, hijyene ihtiyaca var ama su yok. Biz tedavi etmeye çalışıyoruz ama yaşadığı koşullar buna uygun değil. Şimdi sel oldu, ‘hazırlıksızız’ diyorlar ama bunu geçsinler. Meteoroloji önceden uyarı veriyor. Önlem almanız gerekiyor. ‘Allah’tan geldi, sel oldu’ mantığı kabul edilemez. Bu çözümsüz bir durum değil. Liyakatsiz bürokratlar yüzünden bunları yaşıyor toplum.
“ÇADIRDA YAŞAM SÜRERKEN DOKTOR, İLAÇ ÇARE DEĞİL”
Yani şunu yapmak çözüm değil; çadırı götürüp oraya koyup, doktor dikip, ilacı çıkartıp vermek çözüm değil. İlacı veriyorsunuz ama çadıra geri dönüyor. Çadırda uyuz ile nasıl mücadele edecek? İshal ile nereye kadar mücadele edebilir çadırda.
Çadırlar kuruluyor, şimdi yağmur yağıyor ama 5 gün sonra sıcaktan kavrulacak insanlar. Çadırların altında insanlar yaşayamayacaklar. Riski öngörmek böyle bir şey. Ya da siz sel olabilecek bir yere neden çadır kurarsınız? İskenderun 30-40 metre çökmüşken neden sahil kenarına çadır kuruyorsunuz?
“SU SIKINTISI SAĞLIK SORUNLARINI BÜYÜTÜR”
Neden hala enkazlar duruyor? Bir yıl belediyeler yol yapmasın, belediyeler tüm imkanlarıyla deprem bölgesinde hizmet versin. Nüfusu taşımak, başka yere getirmek de çözüm değil. Kentin yaşam alanı zaten dardı, şimdi iyice daraldı. Yaz geliyor, nüfusumuz artmaya devam edecek. Şuan Mersin’in ciddi bir sorunu var, şimdiden arabalarımızı yıkamayım, kampanyalar yapalım, belediyeler musluklardan daha az su tüketimi için apartlar dağıtsın. Yarın su sıkıntısı başladığında daha ciddi sağlık sorunları yaşayacağız.
“SESİMİ DUYAN VAR MI?”
Geçici yaşam alanlarının hijyen, sanitasyon ve çevre sağlığı anlamında oluşturulması gerekiyor. Yalova depreminden sonra klor tabletleri dağıtırdık mesela. Şimdi ‘içme suyunu kullanmayın’ deniliyor ama o su bir şekilde kullanılacak. Yaz gelecek su ihtiyacı daha da artacak. Bağışıklama ile ilgili merkezler açılabilir. Verem savaş dispanserleri yeniden açılabilir ki bizim şuana kadar olmasa da sel felaketinden sonra ciddi sağlık sorunları yaşanabilir. Özellikle bu sel felaketinden sonra sağlık hizmetlerinin nasıl organize edilebileceğini yeniden düşünmemiz lazım. Göçük altından seslenmiyorum: sesimizi duyan var mı? Bilemiyorum var mı? Görevlendirme verelim, doktorumuz gitsin, Tabiî ki gideceğim, her koşulda çalışacağım ama kardeşim yaptığın işte, attığın taşın ürküttüğün kurbağaya değmesi lazım. Gönül rahatlığıyla bir reçete yazıyorsam karşımdaki insanın iyileşeceğine inanmam lazım, utanmamam lazım. Reçeteyi yazıp, bunu al kullan ama işte hijyen ile ilgili bir öneride bulunamamak bir hekim için çok ağır bir durum. Ben utandım, söyleyemedim. Adam içecek su bulamazken, ‘git ailecek beraber yıkan’ diyemedim.
“ENKAZ ALINDA ÖLÜLER VAR, SEL İLE BERABER BİR ÇOK PATOJEN SULARA KARIŞACAK”
Deprem bölgesinde sel felaketinden öncesi ve sonrasının farklı uygulamalar gerektirdiğinin de altını çizen Dr. Gürbüz Şen, “Hala enkaz altında ölülerimiz var. Sel ile beraber bir çok patojen sulara karışacak ki bu sular çadırların içine kadar giriyor. Uyuz salgını bölgede zaten önemli bir sıkıntıydı. Sağlık Bakanlığının acil olarak bu bölgedeki sanitasyonla ilgili, hijyenle ilgili çalışma yapması lazım. İnsanlar ishal ile, uyuz ile gribal enfeksiyon salgını ile uğraşıyorlar. Aynı zamanda çadırda hayatta kalmaya çalışıyorlar ki çoğu zaman o çadırı da onlara çok görüyoruz.
ÖZVERİLERİ GURRU VERİCİ
Ayrıca İskenderun’da çalıştığı sırada UMKE’de görevli ekiplerle gurur duyduğunu da sözlerine ekleyen Şen, şunları dile getirdi: “Çalışma azmi, olay yerine anında ulaşmaları, büyük bir özveriyle çalışmaları takdire şayandı. Ama bir tane ilin bürokratı gelip de ‘bir ihtiyacınız var mı?’ diye sormadı.
Ben bir sağlık çalışanı olarak ağır koşullarda çalışıyorken, vatandaşın halini düşünemiyorum. Rüzgar esiyor çadırlar uçuyor, yağmur yağıyor su basıyor. Zaten enkaz altında bir çok kişiyi kaybettiler şuanda kendileri bile hala enkaz altındalar çünkü hala travma yaşıyor.”