Haber Merkezi
Mersin Anamur’daki Bozdoğan köyüne Öz Şimşek Jeotermal Enerji Sistemleri İnşaat Tarım Turizm Limited Şirketi, üç farklı alanda jeotermal enerji santralleri kurmak istiyor. Birinci sondaj alanını, 1. derece doğal sit alanında bulunduğu için mahkeme iptal etti. Ancak diğer iki noktadaki çalışmaların yakın zamanda başlaması bekleniyor. Köylüler, tarım ve orman arazilerini etkileyecek yerleşim yerlerine 30 metre uzaklıkta yer alan projeye karşı çıkıyor.
OCAKLAR YETMEZ GİBİ YENİ MESELEMİZ JEOTERMAL
Yöreye giderek incelemeler yapan CHP’li Mersin Büyükşehir Belediye Meclis Üyesi Abdurrahman Yıldız, köylüye destek verdi.
Kentin yeni dönem çevre dertlerinden bir tanesinin Anamur’da baş gösterdiğini söyleyen Yıldız, 16 bin kilometre kare şehrin muhtelif alanlarında, gerekli inceleme, değerlendirme ve ÇED süreçlerine sokulmadan bir dolu taş ocağı, maden ocağı, mermer ocağı yetmezmiş gibi şimdi birde jeotermal enerji santrali meselesi olduğunu söyledi.
JEOTERMAL ENERJİ NEDİR?
Jeotermal enerjinin kısaca yer ısısı olup, yer kabuğunun çeşitli derinliklerinde birikmiş basınç altındaki sıcak su, buhar, gaz veya sıcak kuru kayaçların içerdiği termal enerji olarak tanımlandığını söyleyen Yıldız, “Bilim çevrelerinin yaptığı bu tanımlama da olduğu kadar masum bir enerji şekli değil maalesef jeotermal enerji.
Çünkü; ‘Jeotermal atık sular yüksek miktarda tuz, bor, tarımsal üretim için zararlı madde, arsenik gibi fiziksel zehirli maddeler ve su kirliliği yapan maddeler içerdiği için, jeotermal akışkanların kontrolsüz olarak yüzey üstü su kaynaklarına boşaltılması durumunda yüzey ve yeraltı suları kirlenmektedir’ Bu tespitte de görüldüğü üzere özellikle tarımsal üretim jeotermal enerji üretimi ile yan-yana getirilemez.
JES’ler en önemli aşamalardan bir tanesi reenjeksiyon sürecinin doğru anlaşılmasıdır. Ne demek reenjeksiyon; ‘jeotermal rezervuarlardan yapılan sondajlı üretimlerde jeotermal akışkanın çevreye atılmaması ve rezervuarı beslemesi bakımından, işlevi tamamlandıktan sonra tekrar yer altına gönderilmesi işlemidir.’ Yani enerji üretmek için yeryüzüne aldığınız suların yeniden kendi alanına enjekte edilmesidir.
TARIMI BİTİRİYOR
Şimdi Anamur örneğinde en büyük sorunda buradan kaynaklanmaktadır. Ortalama 1500-2000 metre derinden çıkarılan jeotermal akışkanın, enerji üretiminden sonra yeniden daha derine enjekte edilmeyeceği mevcut ülkemiz uygulamalarından bilinmektedir. Özellikle Menderes havzasında büyük soruna sebep olan ve neredeyse tarımsal üretimi bitme noktasına getirdiği her çevre tarafından bilinen bir gerçektir.
“BU TARZ KATLİAMLAR ANCAK ‘İHANET’ İLE İZAH EDİLEBİLİR”
Anamur, kentimizin en önemli tarım ve turizm bölgelerinin başında gelmektedir. Daha doğru tarif etmek gerekirse tarımı ve turizmi çıkarırsanız Anamur diye bir ilçe kalmaz. Özellikle gıda bulmanın neredeyse artık bir kriz haline geldiği ülkemizde, bu tarz katliamlar ancak ‘ihanet’ ile izah edilebilir. Dünyada dolayısıyla da ülkemizde artık üretim paradigmaları değişmektedir. Ülkeyi ve kenti yönetenlerde hiç vakit kaybetmeden bu paradigmaya kendilerini ve siyasi dünyalarını uydurmalıdırlar. Gıda fiyatlarının bir yıl içinde yüzde yüz arttığı bir dönemde tarımsal üretime ket vurucu bu tip hareketler, toplumun kısa vadede açlıkla karşı-karşıya kalmasına neden olacaktır.
“BUNLARA İZİN VERMEYECEĞİZ”
Son bir not; Ülkenin başka bölgelerinde toplumsal muhalefetin, halkın yoğun tepkisinden kaynaklı balık çiftliklerinin, jeotermal santrallerin, taş ocaklarının, mermer ocaklarının kentimize taşınması gözümüzden kaçmamaktadır. Nasıl ki tüm üretim bölgelerinde bu tip yağmalara karşıysak, toplumsal duyarlılığın daha zayıf olduğu düşünülen kentimizde de bunlara izin vermeyeceğiz. Bu çerçevede başta Anamur halkı olmak üzere tüm Mersin’i duyarlılığa davet ediyorum. Toprağına, suyuna, tarımına, turizmine sahip çıkmaya çağırıyorum.