Mutluluğu betonda değil toprakta bulmalıyız! | SONSÖZ MERSİN
     
 
 
 
 
 

Mutluluğu betonda değil toprakta bulmalıyız!



 

HEDİYE EROĞLU

 

Tarım ve orman arazilerinin, kentleşme, sanayi, turizm gibi maksat dışı amaçlarla kullanımı sonucu öncelikle tarım toprakları geri dönüşümü olmayacak biçimde yok olma tehlikesi ile karşı karşıya kalırken son depremler bu hatanın bedelinin ağır olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi.

Akdeniz havzası içerisinde yer alan ve 1 milyon 585 bin 300 hektarlık yüzölçümü ile Türkiye'nin toplam yüzölçümünün yaklaşık yüzde 2'sini oluşturan Mersin, sahip olduğu 382 bin 300 hektarlık tarım arazilerini koruyamıyor. Yüzölçümünün yüzde 24’ü tarım arazisi olan Mersin’de her yıl binlerce dönüm tarım arazisi kamu eliyle yapılan imar değişikleri sonucu imara açılarak yok ediliyor.

Verimli tarım arazilerinin konut yapımı için imara açılmasına göz yumulması depremin faciaya dönüşmesine neden olurken uzmanlar artık bu yanlıştan dönülmesi için seslerine kulak verilmesini istiyor.

 

“OVAYA YAKIN YERDE YIKIMIN ŞİDDETİ ARTIYOR”

“Tarım topraklarını amacı dışında kullanmaktan vazgeçilmeli” diyen Ziraat Mühendisleri Odası (ZMO) Mersin Şube Başkanı Necmi Birim, sürdürülebilir tarım ve gıda güvenliğinin de verimli tarım arazilerinin korunması adına önem arz ettiğini işaret etti.

“Yaşadığımız deprem tarım sektörüne büyük zarar verirken tarım topraklarının amaç dışı kullanımından kaynaklanan tabloyu da gözler önüne serilmiş oldu” diyen Birim, “Tarım alanlarının imara açılması ile ilgili gevşek, alüvyon  zeminlerin üzerine konut yapılamaz. TMMOB bu konuda yıllarca afet sempozyumları yaptı, uyardı. Bu konunu artık dikkate alınması ve taviz verilmemesi gerekiyor. Konutlar yüksek yerlere, platolara daha yüksek yerlere yapılmalıdır. Ovaya yakın yerde yıkımın şiddeti artıyor. Amik Ovası’nda, Çukurova’da konutlar yükseldi ve doğa bunu affetmedi. Ovaların imara açılması, konut yapılmaması gerekiyor, doğa affetmiyor ve canlarımı yitiriyoruz” dedi.

 

DEPREM BÖLGESİ, TÜRKİYE’NİN TARIMSAL ÜRETİM ÜSSÜ

2020 yılı verilerine göre depremden etkilenen 11 ilde 4 bin 900’ü aşkın köy ve 2,5 milyon insan bulunduğunu açıklayan Başkan Birim, bölgenin tarımsal röntgenini çekerek şunları söyledi: “10 ilimizdeki tarımsal varlığımıza baktığımızda toplam tarım alanımızın 3,7 milyon hektar olduğunu görüyoruz. Yani 37 milyon dekar. Bu bölge Türkiye bitkisel üretiminin yüzde 21’ini karşılıyor. Tahıl grubunun yüzde 12’si bu bölgeden yapılıyordu. Türkiye’de işlenebilen tarım alanın yüzde 16’sı bu bölgede. Yani 140 milyon dekara yakın alanın 35-40 milyon dekarı bu bölgeden.

Ayrıca büyükbaş hayvan varlığımızın yüzde 12’si ve küçükbaş hayvan varlığımızın yüzde 16’sı bu bölgede bulunmaktadır. Bu bölgede kayıtlı 270 bin üretici bulunmaktadır. Ve bu insanlar şuanda yardım bekliyorlar.

Bu bölgede en fazla tarım alanına sahip olan il 11 milyon dekar ile Şanlıurfa. Ardından 5 milyon 80 bin dekar ile Diyarbakır ve 5 milyon dekarla Adana, 3 milyon 600 bin dekarla Kahramanmaraş, 3,5 milyon dekarla Gaziantep, 2,4 milyon dekarla da Hatay geliyor.

Tahıllar ve diğer bitkisel ürünlerin ekildiği alanların 10 ildeki toplam alanı 25,6 milyon dekar. Bu oran ülke genelinin yüzde 15’ine tekabül ediyor. Ülkedeki tüm sebze bahçelerinin 1,1 milyon dekarla yüzde 15,1’i bu illerde bulunmaktadır. Nasıl bir tablo ile karşı karşıya kaldığımızı görelim. Meyveler ve içecek ve bazı bitkilerin ise 4’e biri bu bölgelerde.

Buğday, arpa gibi tahılların üretildiği alanların da Diyarbakır ve Adana, sebze de Hatay ve Adana ile meyvede Gaziantep öne çıkmaktadır. Bu iller içinde Gaziantep, tarım ihracatının yüzde 11,8’ini tek başına sağlamaktadır. Toplam yıllık ihracatta Adana yüzde 2,5, Hatay 2,4 ve Malatya ise yüzde 1 pay almaktadır.”

 

GENÇ NÜFUS YOK OLDU

Bölgedeki en büyük sorunlardan birinin de genç nüfusun depremler sonrası da daha da azalması olduğunu söyleyen Nemci Birim, “Daha büyük bir tehlikeye dikkat çekmek isterim. Kırsalda yaşanan bu sıkıntılardan sonra köylerde yaş ortalamamız 58-60. Bu deprem sonucunda hayatını yitiren vatandaşlarımızın yanı sıra başka şehirlere göç eden vatandaşlarımız oldu. Orada bir emek açığa çıktı. Üretim boşluğu oldu. Bu üretim boşluğunun gıda arzına yansımasını oturup hesaplamamız gerekiyor. O bölge için nasıl bir politika oluşturulacaksa oradaki bu doğacak emek boşluğunu doldurabilecek ivedi projelerin hayata geçirilmesi gerekiyor” dedi.

 

“HER ŞEYE RAĞMEN ÇİFTÇİMİZ GECE ÇADIRDA GÜNDÜZ TARLASINDA”

Afete rağmen geride kalan bölge çiftçisinin gece çadırda gündüz tarlasında olduğunu da dile getiren Birim, “Bugün bir meslektaşımız ile sohbet ettim zirai ilaç bayisi kendisi, dükkanı hasarlı olduğu için girişine izin verilmiyor ama ürünler içerdi. Bu tür meslektaşlarımızın ürünlerini çiftçi ile buluşturmak üzere tarım çadırı kurulabilir. Çünkü ihtiyaç var. Çiftçiler oraya davet edilebilir. Üreticilerde talep ettikleri ilaçları, gübreleri burada dile getirebilirler.

Üretici arazi kendine ait ise üretime devam ediyor ama kiralamış ise üretimden vazgeçiyor. Burada Tarım Bakanlığının devreye girmesi gerekiyor. Çok hızlı acilen devreye girilmesi gerekiyor. Bölgede 2 bin 800’ün üzerinde yıkılan ahır var, kanatlılar ve arıcılarla ilgili henüz veriler elimize ulaşılmadı” diye konuştu.

 

GIDA ENFLASYONUNA DİKKAT

Tarımsal girdi fiyatlarının yüksekliği, döviz kuru ve diğer etkenlerle fiyatların yükseldiğini de dile getiren Nemci Birim, “Depremden dolayı göç, üretim alanlarını daralması, ürünlere ulaşımda yaşan sıkıntılardan kaynaklı olarak fiyat artışları yaşanıyor. Artçıların sürmesi ile üretime verilecek ara, gıda fiyatlarına olumsuz yansıyabilir. Gıda enflasyonu artabilir” dedi.

 

TARIMIN BÜTÇEDEKİ PAYI ARTMALI

Neler yapılması gerektiğine de değinen ZMO Mersin Şube Başkanı Necmi Birim, “Gıdanın önemini biliyoruz. Gıda için olmazsa olmazımız demeliyiz. Üretimin devam etmesi için somut destek ve kamucu politikalara ihtiyaç var. Bakanlığın gübre ve mazot desteğini önemsiyor fakat yetersiz görüyoruz. Oda olarak bütçeden daha fazla pay sunulması gerektiğini düşünüyoruz.

Üretimin devam edebilmesi için ek bütçe ile halen yetersiz olan toplam destekleme bütçesi ivedilikle arttırılmalı. Bölgedeki üreticilere gerekli maddi destek sağlanmalı. Gübre, mazot, ilaç, tohum dahi somut girdi destekleri verilmeli, çiftçilerin elektrik ve sulama borçları ertelenmeli, bankalardan kredi kullanan çiftçilerimizin borçları faizsiz yapılandırılmalı. Üreticilerimizin bağ- kur ve SSK prim ödemeleri hızlı şekilde ötelenmelidir. Süt ve besi hayvancılığı ciddi anlamda desteklenmeli. Yıkılan ahırlar var, yem desteğe gelse de hayvanlar soğukta dışarıda kalamayacağından Et ve Balık Kurumunu bu hayvanları alması gerekiyor. Bölgede sulama altyapısı, sulama boruları, yer altı sistemleri kontrol edilmeli, deprem nedeniyle meydana gelen değişimler tespit edilerek acilen sistem çalışır hale getirilmelidir.

 

HAYVANSAL ÜRETİM ZORDA

Tarımsal üretim esnasında hem bitkilerin hem de hayvanların su ihtiyacı aksamadan temin edilmelidir. Malatya’da 10 milyon kayısı fidanı acilen su bekliyor.

Depremzede üreticilere barınak, besihane, yem depolamalarının yenilenmesinde kırsal kalkınma yenileme programları ile Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu ve deprem fonu kaynaklarından yararlanma konusunda bu bölgeye öncelik verilmelidir.

Bölgede bir taraftan girdi tedarik veren firmalar diğer taraftan ürün depolayan işleyen ve pazarlayan sanayicilerde çiftçiler verilen destekler benzeri desteklemelerle güçlendirilmelidir. Bir an önce faaliyetlerine devam edebilmeleri için gereken yardımlar sağlanmalıdır. Doğal afetlerden zarar gören çiftçilere uygulanan yüzde 40’lık hasar oluşması zorunluluğu bir defaya mahsus olmak üzere en fazla yüzde 10 ile sınırlı tutulmalı ve Toprak Mahsulleri Ofisi gibi tarım satış ofisleri de depremzede çiftçilerin elindeki depoluk ürünleri koruma altına almalıdır. Kırdan kente göçü engellemek için yaşam koşulları cazibe merkezi haline getirilmelidir. Deprem sonrasında bitkisel ve hayvansal üretim konusunda kısa ve orta vadeli onarıcı, bütüncül, somut planlar bir an önce yapılmalı ve kamucu politikalar bir an önce uygulanmalıdır. Bölgedeki bazı barajların depremde zarar gördüğü için boşaltılmak zorunda kalınması hem bölgedeki su sıkıntınsın artmasına hem de bölgede ki barajlarda yapılan balıkçılık faaliyetlerinin durmasına yol açmıştır. Örneğin Sultan Suyu Barajında çatlalar oluşmuş, 14 milyon yavru balık tele olmuştur. Acilen eylem planı dahilinde değerlendirilmelidir. Bölgede yetiştirilen pamuğun, baklagillerin ve sebzelerin ekim zamanı yaklaşmaktadır. Kayısı, Antep fıstığı, narenciye bahçelerinde gerekli bakımların yapılması gerekmektedir.Bir hassa Hatay’da narenciye toplama alanında ciddi bir işçi sıkıntısı vardır. Ürünlerin dalında kalmaması için acilen eylem planına ihtiyaç vardır. Deprem sırasında çiftçinin yalnızca evi, besihaneleri yıkılmakla kalmamış, traktör ve alet edevatı enkaz altında kalmıştır. Tarım ve hayvancılık faaliyetlerinin yeniden başlayabilmesi için acilen üretimin korunması ve canlandırılması gerekmektedir. Her koşulda bitkisel ve hayvansal üretimi desteklenmek zorundadır” ifadelerini kullandı.

 

“MUTLULUĞU BETONDA ARAMAMALI, DOĞADA, TOPRAKTA BULMALIYIZ”

Ülke olarak gıda da başka ülkelere bağımlı kalmamak için acilen harekete geçilmesi gerektiğini vurgulayan Necmi Birim, bu noktada atalık tohumlara sahip çıkılmasının da bir diğer önemli başlık olduğunu kaydetti. “Atalık tohumlarımıza sahip çıkarak ve kooperatifleşip bir araya gelerek bunun üzerinden  gelebileceğimize inanıyorum” diyen Birim, şunları söyledi: “Depremin bölgemize yansıması çok olumlu olmayacak. Ama kısa sürede yaraların sarılacağına inanıyorum. Mutluluğu betonda aramayacağız. Mutluluğu doğada, toprakta bulmalıyız. Toprağa dönüşü önemsiyoruz. Ovalarımız tarım için vardır, yapılaşma için değil. Ovalarımızda bu toplum için üretim yapmak adına her birimiz çaba sarf edeceğiz.

Ülkemizde yaklaşık 3,5 milyon hektar tarım dışına çıkmış durumda. Girdi fiyatlarının pahalılığından dolayı üretici terk ediyor, tarlasını boş bırakıyordu. Şimdi önümüze şöyle bir fırsat doğabilir; bu alanları tekrar tarıma kazandırabilmek için devletimiz gerekli şartları sağlarsa, gıda sıkıntısı yaşamadan bu süreci atlatırız.”

 

“SU SIKINTISI ÇEKECEĞİZ”

Son olarak kuraklık ve susuzluğa da değinen Birim, “Biz zaten su fakiri bir ülkeyiz ama buna rağmen buyu bolca kullanıyoruz. Oysa su fakiri olduğumuzu ilkokuldan itibaren çocuklarımıza öğretmeliyiz. Akdeniz Bölgesindeki yağış miktarı geçen yıla nazaran yüzde 48 ile 52 miktarında azalmış durumda. Yer altı sularımız yavaş yavaş rezervlerini yitiriyor. Kuraklık ve çölleşme bu bölgeye zarar veriyor, bu konuyla ilgili daha önce uyarılar yaptık. Berdan Barajı’nda ki rezervlerin azalması, su sıkıntısı çekeceğimizin göstergesi” diyerek, uyarılarda bulundu.

   
   

Yorum Ekle comment Yorumlar (0)

Yapılan yorumlarda IP Bilgileriniz kayıt altına alınmaktadır..!

  SOZ SÖZ GAZETESİ
 

  HABER ARAMA
 
  

  SON SÖZ SPOR
 


  BİK İLANLAR
 


  SOSYAL MEDYA
 

  NÖBETÇİ ECZANELER


 
 

 




sanalbasin.com üyesidir

 
         
ANASAYFA HABER ARŞİVİ KÜNYE İLETİŞİM GİZLİLİK İLKELERİ

 
Siteden yararlanırken gizlilik ilkelerini okumanızı tavsiye ederiz.
sonsozmersin.com © Copyright 2019-2024 Tüm hakları saklıdır. İzinsiz ve kaynak gösterilemeden yayınlanamaz, kopyalanamaz, kullanılamaz.

URA MEDYA