HEDİYE EROĞLU
Kahramanmaraş'ta meydana gelen ve 10 ilde büyük hasar bırakan deprem sonrası, Türkiye deprem gerçeği ile bir kez daha yüzleşirken bölgedeki tüm sarsıntıların hissedildiği Mersin’de ise endişeli bir bekleyişi yaşanıyor. Deprem bölgelerinden göç den büyük bir nüfusu kitlesini de barındırır hale gelen Mersin’de endişesi giderek artan vatandaşlar şiddetli hissedilen depremler nedeniyle sorularına yanıt arıyor.
EZBERİMİZ BOZULDU
Kente dair yaptığı deprem araştırmaları ile tanınan Mersin Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Jeoloji Mühendisliği Bölümü emekli Öğretim Üyesi Prof. Dr. Selim İnan, katıldığı bir televizyon programında önemli açıklamalar yaptı.
Türkiye’nin, Anadolu’nun etrafında bulunan levhalar tarafından sıkıştırıldığını ve bunun sonucunda kırılmalar meydana ile faylar oluştuğunu söyleyen Jeoloji Mühendisi/Deprem Uzmanı Prof. Dr. Selim İnan, “Faylarda ülkemizde depremler olarak ortaya çıkan faktörler oluyor. Ancak bu yaşadığımız depremler, dünyada son yüzyılın en büyük depremini yaşadık. Erzincan daha büyük ama verdiği hasarlar bakımından bu deprem daha büyük. Ve biz böyle bir depremi, bu kadar büyüklükte bu kadar hasar vereceğini hiçbir yer bilimci tahmin edemiyordu. Hepimiz şaşırdık bu konuda, ezberimiz bozuldu” dedi.
TSUNAMİ OLMASI İÇİN DEPREMİN 7 ŞİDDETİNDEN BÜYÜK OLMASI GEREKİR
Hatay’da oluşan depremlerin denizde devam ettiğini de anımsatan İnan, tsunamiye ilişkin de değerlendirmeler yaptı. Selim İnan, “Denizin içine giren deprem zeminde yarattığı etki ile deniz seviyesini yükseltebiliyor. Ama bu tsunami yaratacak bir deprem değildi. Tsunami olması için depremin 7 şiddetinden büyük olması gerekmektedir. Dünyadaki örnekler böyledir. Bazı yerlerde 20 metreye kadar çıkabilmektedir. Denizin çekilmesi daha çok alçak yüksek basınç etkisiyle iklimsel bir durumdur. Marmaris’te Bodrum’da her tarafta benzer çekilmeler zaman zaman olur” diye konuştu.
ADANA DEPREMİ 6-6,5 ARASINDA OLABİLİR
Mersin’de en çok merak edilen konuların başında gelen Adana’da olası bir depremin ne zaman ve kaç şiddetinde olabileceğine dair de açıklamalar yapan Prof. Dr. Selim İnan, şöyle konuştu; “Mersin’in yakın yöresine baktığımız zaman Ceyhan depreminde enerjinin bir kısmının açığa çıktığını söyleyebiliriz. Adana’daki bu fay ne zaman kırılır? Bunu söylemek biraz zor. Hiçbir yer bilimci bugün, yarın veya 40 yıl sonra olacak diyemeyiz. Çünkü oradaki kırık veya fay ne kadar büyükse ürettiği depremde o kadar büyük olur. 7,10 şiddetindeki Marmara depreminin fayı 140 km’dir. Ama 7’nin veya 6’nın altında yüzeye kadar kırılma olmuyor. Dolayısıyla Adana civarında meydana gelebilecek bir depremin çok büyük olacağını sanmıyorum, 6-6,5 arası değişebilir.
MERSİNLİLER BEKLİYOR AMA…
Ama dünyada hiçbir bilim insanı ‘şurada şu büyüklükte deprem olacak’ diyemez. Ancak ‘şu bölgede beliyoruz’ diyebilir. Mersinliler bekliyor ama Adana için de tarih veremeyiz.
Ülkemiz deprem ülkesi. Biz neden bu kadar hassas olduk çünkü yakın zamanda yakınımızda deprem olmadığı için. Oysa ülkemizde yılda 24 binden fazla deprem oluyor ve bunun yüzde 20’si bizim kuşağımızda, yüzeye yakın şekilde meydana geliyor.
MERSİN’İN İKİ FAYI VAR
Mersin’i etkileyecek olan kuzeyde Namrun ve güneyde Mut fayıdır. Onlarda bugüne kadar çok büyük depremler oluşturmamışlar. Oralarda enerji birikimi var ama çok fazla değil. Bunlar Mersin merkezi çok etkilemiyor. Mersin’in tek dezavantajı zemin ve binalar. Binalarımızı zemine göre sağlam yaparsak sorun yok. 6,5 şiddetinde depremde gelişmiş ülkelerde insanlar ölmüyorlar. Bizim gibi ülkelerde bu maalesef çok fazla hasara neden olabiliyor.”
AFET BAKANLIĞI KURULMALI
Son olarak; nerede kaç şiddetinde deprem olacağı sorusunun bir kenara bırakılıp depreme dayanıklı evler ve kentler yapmaya odaklanmak gerektiğini söyleyen İnan, bunun için gerekli değerli yer bilimciler, jeoloji mühendisleri ve mimarlara sahip olduğunu ancak bunların koordine edilmesi gerektiğini söyledi. Bu koordinasyon için Afet Bakanlığı kurulması gerektiğini aktaran Prof. Dr. Selim İnan, şunu söyledi; “Afet Bakanlığının özel bütçesi olmalı ki bu bütçe ile 15-20 senede ülkemizi depreme dayanıklı hale getirebiliriz. Bu kapasiteye sahibiz. Yüzümüzü denetime, eğitime ve bilime dönmeliyiz”.