HEDİYE EROĞLU
Taşucu liman ve geri sahası üzerinde yapılması planlanan sanayi, lojistik ve liman genişletme faaliyetlerinin, bölge üzerinde oluşturacağı etkiler, güncel gelişmeler ile birlikte “Taşucu Senin” başlıklı çalıştayda ele alındı.
Taşucu Kent Birlikteliği tarafından, Marina Suit Otel’de düzenlenen çalıştayın moderatörlüğünü aktivist Musa Türkmen yaparken, MERÇED Silifke Temsilcisi Av. Ayşe Doğan ve Av. Harika Levent konuşmacı olarak katıldı.
PROJE BÖLGENİN YIKIMI OLUR!
Çalıştayda, söz konusu projenin uygulanması aşamasında milyonlarla ifade edilen olumsuzluklara değinildi. Buna göre, CEYPORT Taşucu Limanı ve Geri sahası Projesi kapsamında liman alanında imar planı kararları uyarınca; Öncelikle mevcut tali dalgakıran kaldırılacak ve yaklaşık 180 metre batıya yaklaşık 500 metre uzunluğunda yeni bir tali dalgakıran yapılacak.
Ana dalgakıran müzvarından itibaren 250 m batıya doğru uzatılarak liman baseni büyütülecek. Yeni yapılan tali dalgakırana doğru toplam 640 m uzunluğunda 20 metre genişliğinde bir kazıklı rıhtım tasarlanırken, 220 metre uzunluğunda yine -14 metre su derinliğine sahip bir rıhtım da yeni yapılacak tali dalgakıranın önünde projelendirilecek. Tasarlanan bu iki rıhtım arasında 50 metre uzunluğunda üzerinde 25 metre kapak atma rampası olan, Ro-Ro gemilerinin yanaşabileceği ve aynı zamanda tali dalgakıran üzerindeki rıhtımı yaslanma rıhtımı olarak kullanabileceği bir kazıklı rıhtım projelendirilecek. Yaklaşık 82 bin metrekare alanda dolgu faaliyetleri gerçekleştirilecek.
Hedef gemilerin ihtiyaç duyacağı şekilde, basen ve rıhtım önünün - 14 metre tarama yapılması gerekecek. Toplamda 545 bin metrekarelik bir alanda yaklaşık 2,5 milyon metreküp tarama malzemesi açığa çıkacak.
“2,5 MİLYON METREKÜP TARAMA MALZEMESİ NE OLACAK?”
Çalıştayda, söz konusu projenin uygulanması aşamasında ortaya çıkacak olumsuzluklardan bir diğeri olarak 2,5 milyon metreküp tarama malzemesinin ne olacağı sorgulandı.
Çalıştayda, proje kapsamında 545 bin metrekarelik alanda çıkacak yaklaşık 2,5 milyon metreküp tarama malzemesinin nereye götürüleceği, nasıl muhafaza edileceğine dair ÇED raporunda hiçbir açıklama yapılmadığına vurgu yapıldı.
Konuşmacılar, proje içerisindeki bu bilinmezliğin, coğrafya üzerinde milyonlarca metreküp tarama malzemesinin oluşturacağı yeni bir ekolojik yıkım endişesine neden olduğunu savundular.
TAŞ OCAKLARI KAPASİTE ARTTIRACAK!
Çalıştayda ayrıca, söz konusu projenin uygulanması aşamasında ortaya çıkan olumsuzluklardan bir diğeri olan milyonlarca ton dolgu malzemesinin nereden temin edileceği konusu oldu.
Proje kapsamında toplamda 82 bin metrekare alanda dolgu faaliyetleri gerçekleştirilecek alan için gerekli yaklaşık 2 milyon ton dolgu malzemesinin, taş ocağından alınarak depolama işlemi yapılmadan kontrollü bir şekilde kademeli olarak denize boşaltılacağına değinildi.
Konuşmacılar bu durumla ilgili; “Planlanan proje içerisindeki bu bilinmezlik, bölgeye yakın coğrafya üzerinde var olan taş ocaklarının kapasitesinin artırılabileceği, yeni taş ocaklarının da amaç kapsamında faaliyete başlayabileceği etkenlerinin oluşturacağı yeni bir ekolojik yıkım endişesiyle düşündürmektedir” yorumu yaptı.
TESİS, KORUMA ALANINDAN ÇIKARILDI
Moderatör Türkmen, sürecin gelişimine dair detayları içeren açılış konuşmasında; Taşucu Limanının 2021’de 40 yıl süreyle işletme hakkı ile liman geri sahasında bulunan taşınmazın (Sanayi Tesis Alani) ‘satış’ yöntemiyle bir bütün halinde özelleştirildiğini hatırlattı.
Limanın işletme hakkını CEYPORT Taşucu Uluslararası Liman İşletmeciliği A.Ş’nin aldığını belirten Türkmen, sanayi tesis alanının da aynı grup bünyesindeki Ceynak Lojistik ve Ticaret A.Ş.’nin olduğunu aktardı.
“Tesis alanı daha önce sulak alan tampon bölgesinde kalmaktayken, Ulusal Sulak Alan Komisyonu’nun 13.06.2016 tarihli kararı ile Göksu Deltası Sulak Alan sınırları dışında bırakılmıştır” diyen Türkmen, “Alana yönelik 1/100 bin ölçekli Çevre Düzeni Planı değişikliği, 1/5 bin ölçekli nazım imar planı ve 1/1000 ölçekli uygulama imar planı onaylanmıştır. Onay ile beraber alan Liman Alanı, Lojistik Tesis Alanı ve Sanayi Tesis Alanı fonksiyonlarına sahip olmuştur” dedi.
“GENİŞLETİLMESİ PLANLANAN LİMAN SAHASINDA TAPU KAYDI OLMAYAN PARSEL VAR”
Çalıştaya konuşmacı olarak katılım sağlayan Av. Harika Levent, sahilin kumsal alanı dahil, vatandaşların kumsal ile birlikte denizi bir bütün olarak kullanmalarına imkan tanımayacak anlamda, planlanan proje sahasının sınır hattı üzerine inşa edilen duvar ile ortadan kaldırıldığını anımsattı. Sürecin sahada fiili başlangıcı olarak anlamlandırılabilecek bu gelişme sonrası, bölge ile birlikte ulusal kamuoyunu harekete geçirebilecek tüm dinamikleriyle ortak hareket sağlandığını belirten Levent, sağlıklı ve düzgün bir çevrede yaşamanın herkes için hak olduğunu, sürecin devamında bu hak üzerinde mücadelelerinin süreceğini belirtti.
Av. Harika Levent, sahada fili sürecin başlamasını takiben planlanan proje üzerinde, Silifke Tapu Sicil Dairesi üzerinden yapmış olduğu araştırmalarda, projede belirtilen liman genişletme faaliyeti kapsamında, dolgu sahası içerisinde kalan alanda tescil dışı, tapu kaydı bulunmayan arazi olduğunu belirtti. Av. Levent, tapu kaydı bulunmayan bir araziyi içerisine alan sahanın, bir şirkete tahsis edilmesinin düşündürücü olduğunu belirtti.
TERSANE ALANINA HUKUKSAL ENGEL
Çalıştaya konuşmacı olarak katılım sağlayan, bölgenin çevre sorunlarına karşı Mersin Çevre ve Doğa Derneği (MERÇED) dahilinde Silifke temsilcisi olarak yürüttüğü hukuksal mücadelelerle öne çıkan Av. Ayşe Doğan da, tersane ile ilgili ÇED Raporuna konu proje ile ilgili olarak yöre halkının 20 yılı aşkın süredir direnç gösterdiğini anımsattı. 2003-2004 yıllarında başlayan ÇED süreci ve projenin yapılabilmesi için gerekli imkanların seferber edildiğini bildiren Doğan, birçok davaların açıldığını ve tersane yapımının engellendiğini, tüm bunlara rağmen tersane yapımı için Akter Akdeniz Taşucu Gemi Sanayi A.Ş. tarafından bir kez daha başlatılan girişimlerin ise MERÇED olarak açtıkları tersane projesi ÇED iptali davasının olumlu sonuçlandığını, tersane yapmayı planlayan şirketin yürütmenin durdurulması talebinin de danıştay tarafından reddedildiğini, kararın onanarak kesinleşmesini beklediklerini belirtti.
TERSANE İÇİN OLUŞAN HUKUKSAL ENGEL LİMAN VE GERİ SAHA PROJESİ İÇİN EMSAL OLUŞTURUYOR
Av. Doğan, Taşucu Liman ve Geri sahası üzerinde Akter Akdeniz Taşucu Gemi Sanayi A.Ş. tarafından yapmayı planladıkları tersane projesi için başlatmış oldukları hukuksal mücadele içerisinde, tersanenin yapılmaması yönündeki bilirkişi kararının, Taşucu Uluslararası Liman İşletmeciliği AŞ. tarafından yapılmak istenen Taşucu Uluslararası Liman ve Geri Sahası Projesinin de hukuksal yönden yapılmasına uygunsuz olmasının emsal oluşturduğunu da vurguladı.
Ayşe Doğan, bilirkişi heyetinin; “Dava konusu olayda tersane kurulmasının ülke güvenliği ve ekonomisi açısından son derece faydalı olacağı açıktır. Ancak bu türde bir işletmenin yer seçiminin şehircilik ilkeleri, planlama esasları ve kamu yararına uygun olması, tesisin çevreye zarar vermemesi ve mevzuatta belirtilen düzenlemelere uygun olarak kurulması gerektiği kuşkusuzdur. İmar planlarının yargısal denetimi sırasında üstün kamu yararı ilkesinin gözetilmesi zorunludur. Uyuşmazlık konusu olayda yapılması düşünülen tersaneye ilişkin imar planının şehircilik ilkelerine, planlama esaslarına ve kamu yararına uygun olmadığı, Göksu Deltasına, Özel Çevre Koruma Bölgesine, Ramsar Sözleşmesi ile koruma altına alınan sulak alanlara, çevrenin ekolojik dengesine olumsuz etkisinin olacağı bilirkişi raporuyla tespit edilmiş olduğundan, çevrenin korunmasında üstün kamu yararı olduğu ve dava konusu imar planları ile bu plana dayalı olarak tesis edilen işlemlerde mevzuata uyarlık bulunmadığı sonucuna varılmıştır” raporlarının da bunu doğruladığını belirtti.
“BÖLGEYİ OLUMSUZ ETKİLER”
Av. Doğan, Taşucu Uluslararası Liman ve Geri Sahası Proje alanının etkisinde kalan bölgenin "Özel Çevre Koruma Alanı" olarak 1990 yılında ilan edilerek bölgede gerekli koruma ve geliştirme faaliyetlerinin başlatıldığını, alanın 1994 yılında Ramsar A sınıfı sulak alan ve 1996 yılında ise bölgenin tamamının 1.derece Doğal Sit Alanı olarak ilan edildiğini, yapılması planlanan proje faaliyetlerinin konut alanlarını, tarımı, hayvancılığı, balıkçılığı ve turizmi olumsuz etkileyeceğini, tüm bu etkilerin Akter Akdeniz Taşucu Gemi Sanayi A.Ş. tarafından yapılmak istenen tersane davası bilirkişi raporlarında da emsal oluşturacak şekilde raporlaştırıldığını da aktardı.
“ÖZEL ÇEVRE KORUMA ALANLARI ŞİRKETLERİN FAALİYETLERİNE UYGUN DEĞİŞTİRİLİYOR”
Av. Doğan, Göksu Deltasının tescil sınıfının 2015’te değiştirildiğini anımsatarak, “Proje alanı, yapılan bu tescil değişikliği ile tampon bölge kapsamından çıkarıldı” dedi.
Ulusal ve uluslararası sözleşme ve yasal düzenlemelerle koruma altına alınan alanların, planlanan projelere engel oluşturmaması için, bu alanları korumakla görevli idareler tarafından kaldırılıp, daraltılarak, projelerin yapımına uygun hale getirilmesini eleştirdi. Doğan, “Oysa ki, Bakanlar Kurulu, Ulusal Sulak Alan Komisyonu, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Çevre ve Şehircilik İl Müdürlükleri, Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğünden oluşan idarenin görevi çevreyi korumak olup, tescilli alanlara uygun olmayan projelerin yapımını uygun hale getirmek değil” diye konuştu.
“HUKUKSAL YÖNDEN UYGUNSUZLUĞU MAHKEME KARARIYLA KESİNLEŞTİ”
Av. Doğan, Mersin İdare Mahkemesinin 21.07.2006 tarihinde aldığı karar ile Ramsar Sözleşmesi listesine dahil edilen Mersin-Göksu Deltası Koruma Bölgesi sınırlarının hukuksuzca değiştirilmesinin mahkeme kararı ile tescillendiğini da belirtti.
Bu kararın Danıştay 6. Dairesince de onaylandığını kaydeden Doğan, söz konusu kararın, Taşucu Uluslararası Liman ve Geri Sahası Projesinin belirtilen gerekçelerle yer seçimi yönünden uygunsuzluğu nedeniyle yapımına yasalar önünde olumsuzluk oluşturacağını belirtti.
ÜSTÜN KAMU YARARININ İNSAN VE DOĞA YAŞAMI OLDUĞUNA KARAR VERİLDİ
Akter Akdeniz Taşucu Gemi Sanayi A.Ş. tarafından yapılmak istenen tersane ÇED Raporunda yer seçimine dayanak/referans gösterilen 449 sayılı Milli Güvenlik Kurulu kararı, kesinleşen yargı kararı ile üstün kamu yararı karşısında geçersiz kaldığın da ifadeden Doğan, “Asıl olan üstün kamu yararının insan ve doğa yaşamı olduğu, bunlar feda edilerek kamu yararının korunamayacağı, tersane projesi için doğru yer seçimi yapılmadığı tespit edilmiştir. Tersane için alınan bu karar, Taşucu Uluslararası Liman ve Geri Sahası Projesinin uygulanmasını hukuksal yönden olumsuz etkileyen emsal karar olarak anlam bulmaktadır” dedi.
YER SEÇİMİNE KARŞIYIZ”
Son olarak kapanışta, Taşucu Kent Birlikteliği çatısı altında, gönüllülük esasına dayalı, anayasada belirtilen sağlıklı ve düzgün bir çevrede yaşama hakkı için mücadelenin sürdürüleceği vurgulandı.
Çalıştayda bir araya gelen bölge insanları, söz konusu alanda yapılması planlanan projelerin ülke ekonomisi açısından faydalı olacağı, ancak böylesi özellikte projelerin, yer seçiminin şehircilik ilkelerine, planlama esaslarına ve kamu yararına uygun olması, projelerin içerisinde sürdürülecek faaliyetlerin çevreye zarar vermemesi ve mevzuatta belirtilen düzenlemelere uygun olarak yapılması gerektiğini hatırlat.
Bölge insanları olarak; Taşucu Uluslararası Liman İşletmeciliği A.Ş. tarafından bölgede yapılması planlanan Taşucu Uluslararası Limanı ve Geri Sahası Projesine, hatalı yer seçimi nedeniyle karşı olduklarını belirttiler.