“AKKUYU’DAKİ KAZALAR ÇALIŞIRKEN YAŞANSAYDI?” | SONSÖZ MERSİN
     
 
 
 
 
 

“AKKUYU’DAKİ KAZALAR ÇALIŞIRKEN YAŞANSAYDI?”



 

Haber Merkezi 

KESK, “Bileşeni olduğu Nükleer Karşıtı Platform ile Sinop’ta kurulmak istenen santralin ÇED raporunun iptali için Samsun idare mahkemesinde görülen duruşmada “Ortada bir proje yok! #nükleerehayir” diyerek bir açıklama gerçekleştirdi.

Dava açan kurum temsilcilerinin değerlendirmelerine geçilen bölümde KESK Eş Genel Başkan Mehmet Bozgeyik tarafından yapılan açıklamada, özellikle Mersin’de halen inşaatı devam eden Türkiye’nin ilk nükleer santrali Akkuyu ile ilgili yaşanan kazalara dikkat çekildi.

 

“TOPLUM DOĞRU BİLGİLENDİRİLMİYOR”

Nükleer santraller, pahalı, dışa bağımlı, çözülmemiş atık sorunları olan, olası kaza halinde küresel düzeyde etkileri yıllar sürecek kirli bir teknoloji olduğuna vurgu yapan Bozgeyik, “Nükleer santral yapımına toplumlar değil, devletler karar vermektedir. Yapımı ve işletilmesinde, bilginin gizlendiği, denetime kapalı, şeffaf olmayan bir yapısı vardır.

Çernobil kazası 26 Nisan 1986 yılında meydana geldi. Ancak dönemin SSCB yetkilileri kazayı gizlemeye çalıştı. Kamuoyunda bilgi gizlenmesi sadece kaza anlarında başvurulan yöntem değildir. Santrallerin işletme aşamalarında ve nükleer atıkların taşınması ve depolanması aşamalarında topluma doğru bilgiler verilmemektedir.

Dünya örnekleri incelendiğinde, güvenlik ve reaktör sistemlerinde yeni nesil teknolojiler ve tedbirler ne kadar geliştirilirse geliştirilsin nükleer kazaların engellenemediği görülmektedir. Kazalardan öncelikle çıkarmamız gereken sonuçlardan birincisi ‘nükleer santral güvenlidir’ yalanına inanmamaktır. Güvenlik mitinin ticaretini yapanlar, kaza olunca, küstahça bunun ‘öngörülemez’ olduğunu savunarak, sorumluluktan kaçmaktadırlar.

Dünyada nükleer kazalar ve olayların güvenlik açısından derecelendirilmesi için Uluslararası Nükleer ve Radyolojik Olay ölçeği (INES) kullanılmaktadır. Ölçek, nükleer tesislerle ilgili olayların yanı sıra radyoaktif maddelerin taşınması, depolanması ve kullanımıyla ilgili olay ve kazalarda uygulanmaktadır” dedi.

 

“YA NÜKLEER SANTRALİN İŞLETME AŞAMASINDA BU KAZALAR MEYDANA GELSEYDİ SONUÇLARI NE OLURDU?”

Akkuyu`da nükleer santral inşa edilirken yaşanan kazalara da dikkat çeken KESK Eş Genel Başkanı Mehmet Bozgeyik, “Ya nükleer santralin işletme aşamasında bu kazalar meydana gelseydi sonuçları ne olurdu?’ diye tedirgin olmamak elde değil.

Akkuyu Nükleer Güç Santral (NGS) inşaatı pandeminin neden olduğu ağır koşullarda insan sağlığını ve çevreyi hiçe sayan uygulamalarla gündemdeki yerini koruyor. Santral çalışma alanında pandemi kurallarına uyulmayarak binlerce işçinin hayatının tehlikeye atılması, santralin zemininde meydana gelen çatlaklar ve sahayı genişletmek adına patlatılan dinamitler büyük sıkıntılar yaşanmasına neden olmaktadır. Yaşananlar, henüz inşa aşamasında olan santral nedeniyle gelecekte halkı nelerin beklediğine ilişkin bir uyarı niteliği taşımaktadır. 31.10.2021 tarihinde gece saatlerinde ise nükleer santral inşaatının olduğu yerde trafo patladı. Sorumlu şirketlerin açıklamasına göre, ‘Yıldırım düşmesi sonucu oluşan patlama kısa sürede kontrol altına alındı” denildi. Sıfır hata ve kazayla çalışması gereken nükleer santrale güç sağlayan ve her türlü ileri teknoloji ile korunma donanımına sahip olması gereken trafo, bir yıldırım düşmesi sonucu patlıyorsa, birkaç yıldırımla (!) nükleer santralin patlamayacağının garantisi nedir?

Ocak 2021 tarihinde santral çalışanlarına konaklama tesisleri oluşturmak amacıyla, saat 18.00 sıralarında saha açılımı yapmak için patlatılan dinamitler, çevredeki ev ve araçlarda büyük hasarlar oluşmasına neden olmuştur. Patlamanın etkisiyle 86 ev zarar görürken, Mersin halkı büyük korku ve endişe yaşamıştır.

24 Şubat 2022 tarihinde Mersin’deki Akkuyu Nükleer Santrali inşaatında, türbin yapımında kullanılan vincin halatı koptu ve tonlarca ağırlığın altında kalan bir Rus işçi öldü.

Sadece son bir ay içinde Akkuyu’da, servis araçlarının karıştığı trafik kazası sayısı üçe yükseldi. 03 Mart 2022 tarihinde, Akkuyu Nükleer Güç Santrali’nde çalışan işçileri taşıyan servis aracı devrildi, 13 işçi yaralandı.

 

SANTRALDE SENDİKA YOK!

Yine Japonya’da nükleer santral çalışanların sendika kurmalarına engel olunduğu, işçilerin sendikaya üye olmamaları için baskılar uygulandığı bilinmektedir. Sendikal örgütlenmeyi başaran işyerlerinde, güvenlik prosedürlerinin uygulanması ve radyasyon kayıtlarının takibinin yapılması gibi maddeler toplu sözleşmelere konu olmaktadır. Ayrıca, örgütlü işçi sendikaları çevreye yayılan radyasyonun da sıkı takibe alınması için baskı yapmaktadır.

Nükleer santrallerde çalışanların işçi sağlığı ve güvenliğinin yüksek risk altında olduğunu söylemek için çok fazla örneği saymaya da gerek yoktur. Kanser ve kalıtımsal etkilerinin aylar, yıllar, hatta bir iki kuşak sonrasında dahi ortaya çıkabileceği bilimsel olarak da kanıtlanmıştır. Bu tür zararlar için illa yüksek dozda radyasyon da gerekmiyor,  düşük dozlar da aynı etkileri yaratabilmektedir. Etkilerin ciddiyeti doz şiddetine bağlı değildir.

Genel olarak nükleer santrallerin başta 3. Ve 4. Kuşak haklar olmak üzere temel insan hak ve özgürlüklerine aykırı olduğu konusunda yaygın bir görüş birliği söz konusudur.

 

“SAVAŞ TEHDİDİNE DİKKAT!”

Öte yandan nükleer santrallerin, savaşlarda askeri hedef oluşu, işletme aşamasındaki tehlikeleri, kaza riski ve nükleer atıkları başlı başına güvenlik sorunudur. Ülkemizde çalışma hayatına baktığımızda ise nükleer güvenlik sorunu daha fazla can yakıcıdır: iş cinayetleri yaygın ve sorumlular hesap vermemektedir, sendikal örgütlenme konusunda baskı ve yasaklamalar söz konusudur, taşeron uygulamaları yaygın ve denetimsizdir, güvencesiz çalışma biçimleri yaygındır.

 

“BU SANTRALLERE İHTİYAÇ YOK”

İktidarın ve sermayenin bu tür santrallerin neden gerekli olduğuna dair piyasaya en çok öne sürülen söylemlerin başında ‘enerji açığı var, enerjinin ucuza getirilmesi için bu santrallere ihtiyaç var’ söylemi ve gerekçesidir.

Konuya ilişkin Elektrik Mühendisleri Odası’nın (EMO) çok sayıda açıklaması mevcuttur. Bu söylem ne gerçeklik olarak ne de içerik olarak doğru değildir. Ülkemizde enerjide arz fazlası mevcuttur.

Enerji alanında asıl sorun özelleştirme politikalarıdır. Enerji alanındaki özelleştirmeler sonucunda devletin elektrik üretimindeki payı hızla azalmıştır.  Söz konusu pay sadece son 20 yıl içinde %60’tan %20’ye düşmüştür. Devletin elektrik dağıtım payı içindeki düşüşü ise çok daha can alıcıdır. 20 yıl önce elektrik dağıtımının tamamı yani %100’ü devlet tarafından yapılıyorken bugün devletin elektrik dağıtımındaki payı sıfırlanmış, elektik dağıtımının tamamı özel sektöre devredilmiştir. Özel sektör oldukça karlı olan enerji alanından hem üreten, hem dağıtan hem de pazarlayan olarak sonuna kadar beslenmiştir.

Kayıp kaçağı azaltmak, enerji verimliliğini sağlamak gibi adımlar yerine görülen her akarsuyun üzerine bir HES, her ovaya bir termik santral kurularak doğamız talan edilmiş, tüketilecek elektriğin çok üzerinde bir elektrik kapasitesi yaratılmıştır.

Elektrik maliyetinin 6 katını dağıtım ve üretim şirketlerine verip, kendi payını alan bir devlet tablosu ile karşı karşıyayız.

Enerjiyi bir kâr ve sömürü aracı olarak gören zihniyet bunun için yüzbinlerce ağacı kesmeyi, bilimsel olmayan ÇED raporları hazırlamayı, doğayı ve insan sağlığını hiçe saymayı reva görmektedir. Meselenin özü bu kadar nettir.

Konfederasyonumuz KESK bu nedenle bu davanın tarafıdır. İşçiden, emekçiden, doğadan yana tarafız ve bu nedenle daha fazla zararın yaşanmaması için bu hukuksuz sürecin derhal sonlandırılmasını, şimdiye kadarki zararların ise telafi edilmesini talep ediyoruz” diye konuştu.

   
   

Yorum Ekle comment Yorumlar (0)

Yapılan yorumlarda IP Bilgileriniz kayıt altına alınmaktadır..!

  SOZ SÖZ GAZETESİ
 

  HABER ARAMA
 
  

  SON SÖZ SPOR
 


  BİK İLANLAR
 


  SOSYAL MEDYA
 

  NÖBETÇİ ECZANELER


 
 

 




sanalbasin.com üyesidir

 
         
ANASAYFA HABER ARŞİVİ KÜNYE İLETİŞİM GİZLİLİK İLKELERİ

 
Siteden yararlanırken gizlilik ilkelerini okumanızı tavsiye ederiz.
sonsozmersin.com © Copyright 2019-2024 Tüm hakları saklıdır. İzinsiz ve kaynak gösterilemeden yayınlanamaz, kopyalanamaz, kullanılamaz.

URA MEDYA