Hediye Eroğlu
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü nedeniyle Mersin Kent Konseyi Kadın ve Siyaset Komisyonu tarafından basın açıklaması gerçekleştirildi. Kent Konseyi binası önünde gerçekleştirilen basın açıklamasında; “İstanbul Sözleşmesi uygulansın”, “Medeni haklarımızdan vazgeçmiyoruz”, Kadın Cinayetlerine göz yumamazsınız”, “Medeni yasaya dokunma uygula” şeklinde dövizler açıldı.
Mersin Kent Konseyi Kadın ve Siyaset Komisyonu sözcüsü. İlksen Sorguç Dinçer yaptığı açıklamada, “8 Mart 2022 Dünya Kadınlar Günü’ne dünyada savaş, ülkede ekonomik kriz, kadın kazanımlarına ve insan haklarına saldırı ortamında giriyoruz. Biz kadınlar savaşın ve şiddetin gölgesinde yaşamak istemiyoruz. Bu nedenle, büyük güçler başta olmak üzere tüm devletleri, silahsızlanmaya çağırıyor, nükleer silahların imha edilmesi gerektiğini dünyaya haykırıyoruz” dedi.
“SAVAŞIN MİLYONLARCA KAYBEDENİ VAR”
Her savaşın silah sanayicileri ve destekleyicilerinden oluşan bir avuç kazananı olduğunu anlatan Dinçer, “Başta yoksullar, kadınlar ve çocuklar olmak üzere milyonlarca kaybedeni olduğunu biliyoruz. Dünyanın en büyük silah ihracatçısı olan ülkelerinin daimi üyesi olduğu BM Güvenlik Konseyi üyeleri başta olmak üzere, çatışma bölgelerine asker ve silah gönderen, saldırı ve işgalleri destekleyen hükümetlerin tüm savaş kayıplarından ve insani krizlerden sorumlu olduğunu hatırlatıyoruz. Biz kadınlar barış istiyoruz. Kalıcı, sürdürülebilir bir barışı elbirliğiyle kurmak istiyoruz. Şiddetin her türlüsünün acısını en iyi bilen kadınlar olarak evde, işyerinde, sokakta ve dünyada barış, şiddetten uzak ve güvenli bir yaşam istiyor. Bunun için de bireysel silahlanma dahil olmak üzere dünyada tam bir silahsızlanma sürecinin başlatılmasını, bilimsel gelişmelerin, ekonomik kaynakların savaşa değil, hayata tahsis edilmesini istiyoruz” şeklinde konuştu.
“EKONOMİK KRİZ KADINLARI AYRICA VURUYOR”
Doğal zenginliklere ve insan emeğine el koyarak zenginleşme üzerine kurulu sistemin hayatlarını cehenneme çeviren etkisini, kadınlar olarak çok derinden yaşadıklarını vurgulayan Dinçer şöyle devam etti: “Ekonomik kriz kadınları ayrıca vuruyor. Buz gibi evlerde, karanlıkta yaşamaya mahkum ediliyor, Pahalılık, işsizlik, iş varsa da düşük ücretler ve güvencesizlik, kötü çalışma koşulları kaderimiz olamaz. Hayatlarımıza, talan edilen yaşam alanlarımıza, ranta çevrilen zeytinliklerimize, bilimden kopartılan üniversitelerimize sahip çıkmamız, birlikte mücadele etmemiz engellenmek isteniyor. Kadınlar erkeğin mutlak reis olacağı ailelere hapsedilmek isteniyor. Kadınların ve çocukların nafaka hakkı gaspedilerek ekonomik krizin faturalarından biri daha kadınlar üzerine yıkılmak isteniyor. Hızlı boşanma adı altında, kadınlar ve çocuklar apar topar aile konutlarından sokağa atılsın isteniyor. Medeni yasa parça parça yok edilerek yerine, isteyenin istediği gibi yorumladığı dini kurallar getirilmek isteniyor. Kadınların, çocukların ve bütün bir toplumun hayatı egemenlerin dini yorumları ile düzenlenmek, insanların özgürce yaşam hakkı yok edilmek isteniyor.”
“ASLA KABUL ETMEYECEĞİZ”
“Kadınlara yönelik şiddeti önlemek içerikli bir etkinlikte, kadın örgütlerine hakaret yağdırılan bu 8 Mart’ta, bu hakaretleri, ayrıştırıcı ve ötekileştirici eril şiddet dilini ve bu dile alkış tutanları kınıyoruz” diyen Dinçer şunları kaydetti: “Kadınlar olarak her türlü kutuplaştırma, bizi birbirimize düşman etme politikalarını her zaman boşa çıkardık, boşa çıkaracağız. Biz kadınlar, iktidarın tüm baskılarına, eşitlik karşıtı, propagandalarına, kadın kurumlarını kapatma, tehditlere, gözaltılara, işten atmalara, algı operasyonları ile sokaktan uzaklaştırma girişimlerine rağmen mücadeleden vazgeçmedik. Toplumdaki yüzde 90’lara ulaşan kadın hareketine güvenin bir nedeni bağımsız ve özgür ruhu ise, bir diğer nedeni de, hareketin bu mücadeleciliğidir.
“TÜRKİYE’NİN GELECEĞİ KADINLAR OLMADAN KONUŞULAMAZ”
İçinde bulunduğumuz siyasi ve ekonomik krizden çıkmanın yollarını arayan, ittifaklar oluşturan muhalefet partilerine de sesleniyoruz. Türkiye kadın hareketi, Türkiye’nin en büyük ittifakını oluşturan en önemli toplumsal hareketlerinden biridir. Toplumsal cinsiyet eşitliği, kadın-erkek eşitliği olmadan, kadınları tüm süreçlere eşit olarak katmadan demokrasi kurulamaz. Türkiye’nin geleceği kadınlar olmadan konuşulamaz, tartışılamaz. Her alanda eşit temsil ve şiddetsiz bir hayat için mücadeleden vazgeçmeyeceğiz. Hiçbir ayrımcılığı kabul etmeyeceğiz. Mücadelemizi, eşitlik, özgürlük ve laiklik ilkelerinden ödün vermeden sonuna dek sürdüreceğiz. Medeni haklara göz dikenler, anayasal eşitlik ve laiklik ilkesini yok sayanlar, kadınların ve çocukların nafakasına el uzatanlar, ayrımcılık yapanlar, istismarı affedenler, kadın cinayetlerini görmezden gelenler değil, kadınların eşitlik ve özgürlük mücadelesi kazanacak.”