Haber Merkezi
Mersin Barosu Çocuk Hakları Merkezi Başkanı Burcu Düzen, 12 Haziran Çocuk İşçiliği ile Mücadele Günü nedeniyle yaptığı yazılı açıklamasında, Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) ve UNICEF’in yayınladığı ‘Çocuk İşçiliği: 2020 Küresel Tahminler, Eğilimler ve Önümüzdeki Yol’ başlıklı raporuna göre; covid-19 salgınında çocuk işçi sayısının 8.4 milyon artarak dünya genelinde 160 milyona çıktığını, çocukların sosyal koruma kapsamına erişememesi halinde 2022 yılının sonuna kadar 46 milyon çocuğun daha çocuk işçiliğine sürüklenebileceği uyarısında bulundu.
“YASALAR VE SÖZLEŞMELER, ÇOCUK İŞÇİLİĞİNİN ORTADAN KALDIRILMASINI ÖNGÖRMEKTEDİR”
Ülkemizde 2018 yılının “Çocuk İşçiliği ile Mücadele Yılı” ilan edilmesine rağmen halen çocuk işçi ölümlerinde ve çocuk emeği sömürüsünde hiçbir azalma gerçekleşmediğine, 2020 ve 2021 yılında çocuk işçi ölümleri sayısının oldukça fazla olduğuna dikkat çeken, Mersin Düzen açıklamasında ifadelere yer verdi: “Uluslararası Çalışma Örgütü, 2002 yılında dünyada çalışan milyonlarca çocuğun içinde bulunduğu olumsuz duruma ve yaşadıkları ağır koşullara dikkat çekmek için, 12 Haziran gününü 'Çocuk İşçiliği ile Mücadele Günü' olarak kabul etmiştir. 2021 yılı, Uluslararası Çalışma Örgütü tarafından dünyada çocuk işçiliğine son vermeye yönelik yasama ve uygulama eylemlerini teşvik etmek amacıyla “Çocuk İşçiliğinin Sona Erdirilmesi Uluslararası Yılı” olarak ilan edildi. Çocuk işçiliğinin azaltılması ve nihai olarak ortadan kaldırılması için uluslararası düzeyde sözleşmeler ve antlaşmalar imzalanmış, ulusal düzeyde de iç mevzuatın bu sözleşme ve antlaşmalara göre düzenlemesine yönelik çalışmalar yapılmıştır. ILO'nun 1973 tarih ve 138 sayılı 'Asgari Yaş Sözleşmesi', çocuk işçiliğinin etkili biçimde ortadan kaldırılmasını öngörmektedir.
Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin 32. Maddesi “Taraf Devletler, çocuğun, ekonomik sömürüye ve her türlü tehlikeli işte ya da eğitimine zarar verecek ya da sağlığı veya bedensel, zihinsel, ruhsal, ahlâksal ya da toplumsal gelişmesi için zararlı olabilecek nitelikte çalıştırılmasına karşı korunma hakkını kabul ederler.” demek suretiyle çocuk işçiliğiyle bağlantılı olarak taraf devletlerin uyması gereken daha özel yükümlülükleri belirlemiştir.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 50. maddesi, ‘Kimse, yaşına, cinsiyetine ve gücüne uymayan işlerde çalıştırılamaz. Küçükler ve kadınlar ile bedenî ve ruhî yetersizliği olanlar çalışma şartları bakımından özel olarak korunurlar.(...)’ hükmünü taşımaktadır. Ülkemizde ve dünyada, özellikle son yıllarda, çocuk işçilerin sayısında ciddi bir artış gözlemlenmektedir. Çocuklar, tarım, sanayi ve hizmet sektörlerinde, ev işlerinde, madenlerde, taş ocaklarında ve sokaklarda yoğun olarak çalıştırılmaktadır. Bu çocuklar sağlıklı bir çevreden ve temel özgürlüklerden de mahrum kalmakta, fiziksel, sosyal, kültürel, duygusal ve eğitsel gelişimine zarar veren koşullarda çalıştırılmaktadır.
RAPORDA KRİTİK UYARI
Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) ve UNICEF’in yayınladığı “Çocuk İşçiliği: 2020 Küresel Tahminler, Eğilimler ve Önümüzdeki Yol” başlıklı raporda Covid-19 salgınının etkisiyle çocuk işçi sayısının 8.4 milyon artarak dünya genelinde 160 milyona çıktığı belirtilmiştir. Yine raporda; 5 ile 11 yaş arasındaki çocukların, çalışan çocukların yarısından fazlasını oluşturduğu, 112 milyon ile dünyadaki çocuk işçilerin yaklaşık yüzde 70'inin tarım sektöründe, yüzde 20'lik bir kesimin hizmet sektöründe, yüzde 10’unun ise endüstri sektöründe çalıştığı, tehlikeli iş kollarında çalışan 5 ila 17 yaş arasındaki çocukların sayısının 2016-2020 arasında 6,5 milyon artarak 79 milyona yükseldiği belirtilmiştir.
Rapor, küresel salgının sonucunda 2022 yılının sonuna kadar dünya genelinde dokuz milyon çocuğun daha çocuk işçiliğine sürükleneceği hatta kritik öneme sahip olan sosyal koruma kapsamına çocukların erişememesi halinde bu sayının 46 milyona kadar yükselebileceği uyarısında bulunmaktadır. Rapor, Covid-19 nedeniyle yaşanan ekonomik sarsıntılar ve okulların kapanması da hali hazırda çocuk işçi olarak çalışan çocukların daha uzun saatler boyunca veya daha da kötüleşen koşullar altında çalışacak olmasına, çok daha fazla çocuğun ise kırılgan ailelerin yaşadığı iş ve gelir kayıpları nedeniyle en kötü biçimlerdeki çocuk işçiliğine zorlanacağına da işaret etmektedir.
“2020 VE 2021 YILINDA ÇOCUK İŞÇİ ÖLÜMLERİ SAYISI OLDUKÇA FAZLADIR”
Yoksulluk, eğitime ulaşamama, göçler, geleneksel bakış açısı ve ailenin rolü, ucuz işgücüne olan talep, yasal düzenlemelerin ve bu düzenlemelerin yaşama geçirilmesindeki yetersizlik, tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de çocukların çalışma ve çalıştırılma nedenleri olarak karşımıza çıkmaktadır. Ekonomik krizin etkileriyle birleşen ve işgücünün daha da ucuzladığı, çalışma koşullarının güvencesizleştiği ve denetimsizliğin arttığı salgın sürecinde, hane halklarının gelirinin azalması, işverenlerin ucuz işgücü tercihinin artması, hanedeki yetişkinlerin işgücünden dışlanması da çocuk işçiliğinin artmasına sebep oldu.
Türkiye İstatistik Kurumu 2020 yılı çocuk işgücü araştırması verilerine göre 5-17 yaş grubundaki ekonomik faaliyette çalışan çocukların sayısı 720.000 oldu. Çalışan çocukların %79,7’sini 15-17 yaş grubu oluştururken; çalışan çocukların %65,7 si eğitimine devam edebildi. Çalışan çocukların %45,5’i hizmet sektöründe çalışırken %30,8’i tarım sektöründe, %23,7 sinin ise sanayi sektöründe çalıştığı belirtildi.
2021’DE 19 ÇOCUK İŞÇİ, İŞBAŞINDAYKEN YAŞAMINI YİTİRDİ
Yine 2020 ve 2021 yılında çocuk işçi ölümleri sayısı da oldukça fazladır. İşçi Sağlığı İş Güvenliği Meclisi’nin açıkladığı son rapora göre; 2020’de 68 çocuk ve 2021’in ilk beş ayında 19 çocuk işçi, işbaşındayken yaşamını yitirmiştir.
Çocuk işçiler en çok, çalıştığı tarım sektöründe ölmüştür. Tarımdaki çocuk işçi ölümlerini inşaat ve maden sektöründeki çocuk işçi ölümleri izlemektedir.
Ülkemizde 2018 yılı “Çocuk İşçiliği ile Mücadele Yılı” ilan edilmesine rağmen halen çocuk işçi ölümlerinde ve çocuk emeği sömürüsünde hiçbir azalma gerçekleşmemiştir.
“ÇOCUK İŞÇİLİĞİ SON BULSUN, ÇOCUKLAR DÜŞLERİYLE YAŞASIN!”
Çocuk işçiliğinin ortadan kaldırılması için; Yoksulluğu doğuran ekonomik politikalardan vazgeçilmesini, gelir dağılımındaki eşitsizliklerin giderilmesini, çocuk işçiliğinin temel sebeplerinden biri olan göç olgusunun önlenmesi için istihdam yaratılmasını ve sosyal destek için gerekli ekonomik ve siyasal tedbirlerin alınmasını, zorunlu, kesintisiz ve örgün eğitimin süresinin arttırılmasını, denetim yükümlülüklerinin devlet tarafından eksiksiz yerine getirilmesini ve ihlallere ilişkin yaptırımların en ağır şekilde uygulanmasını, çocuk işçiliğinin sona erdirilmesi için gerekli yasama ve uygulama eylemlerinin bir an önce hayata geçirilmesini, talep ediyor, Mersin Barosu ve Mersin Barosu Çocuk Hakları Merkezi olarak çocuk işçiliği ile mücadelede; resmi ve özel tüm kurum ve kuruluşları göreve davet ediyoruz. Ve bizler diyoruz ki; Çocuk işçiliği son bulsun, çocuklar düşleriyle yaşasın!”.